Thursday, March 15, 2012

PiPa... yani People in Public

Son zamanlarda gittiğimiz mekanların hepsinde yabancılar görmeye başlamıştık. Peki Türkler nerede, artık çıkmıyorlar mı diye merak etmiştik. Meğerse hepsi PiPa'daymış.
Osmanbey metrosu Pangaltı çıkışı yakınındaki PiPa bilmeyen adamın bulabileceği bir yer değil. Bir zamanlar tinercilerin fink attığı, Abdi İpekçi'ye kestirme yol olmasına rağmen içinden geçmekten çekindiğimiz mahalle Mustafa Sarıgül sayesinde çok şık bir hale gelmiş, Pipa gibi havalı bir mekanın bile orayı tercih etmesine sebep olmuştur.
Emlak alıp Bebekliler kadar kazanmak istiyorum derseniz bu bölgeye bir göz atmanızı tavsiye ederim.
Türkiye'nin ilk gerçek Napolitan odun fırını pizzasını yapan, fırın dahil tüm malzemelerini Napoli'den getiren PiPa hasret kaldığımız gerçek İtalyan lezzetini bize sunuyor.

İsmi PiPa da başlıkta yazdığımın aksine çok basit, Pizza Pasta kelimelerinin kısaltması. Böyle sofistike bir mekanın açılımının ancak People in the Public vari bir anlam taşıyabileceğini düşünerek böyle birşey uydurdu Özgür, ve dolayısıyla başlığımız.
Sağlı sollu şaraplarla donatılmış bir koridordan geçtikten sonra kendini arka barda buluyorsun. Long table konseptindeki barda içki yanısıra yemek de alabilirsiniz. Asıl tercih edilen ama ön bar. Mekanın tam ortasında yer alan, PiPa'nın neredeyse yarısını kaplayan ön barın etrafı ikili gelmiş ya da etrafı kesmek, birileriyle tanışmak isteyenler için ideal. Bildiğimiz diğer barların aksine burası yemek yemek için ayarlanmış.

Tavandaki metal konstrüksiyon, etraftaki bambu vari bitkiler (yeşillik desem daha doğru), yoğun ahşap ve siyahtan oluşan dekorasyon Wanna ve Hakkasan'ı andırıyor. Tabi çok daha güzel çünkü herkes birbirini görebiliyor.

Menü çok geniş. Biz başlangıç olarak peynir şarküteri tabağı, ızgara kuşkanmaz ve burrata (bir çeşit mozarella) yedik. Galiba üçü de favori olsa gerek ki birçok masada gördük. Özellikle ızgara kuşkonmaz ve burratayı denemeniz şart!

Başlangıçlara yüklenince pizza denemedik, onun yerine Özgür domuz pastırmalı ve balkabaklı ravioli, bense daha hafif olan kepekli rigatoni yedim. İkisi de tam anlamıyla muhteşemdi.
Ama bize uymayın, Napoli doğumlu, ödüllü şeflerinin hazırladığı pizzayı yemeyi ihmal etmeyin.

Tatlı olarak da tiramisu yedik. Aslında gözümüz Nutellalı pizzaya kaydı ama tiramisu da İtalyan diyerek onu denedik. Tam bir rüyaydı. O kadar iddialı konuşacağım ki hayatımda yediğim en iyi tiramisu'lardan birisiydi diyeceğim, hatta belki en iyisi.

Geniş bir şarap menüsü olmasına rağmen kokteylleri görünce dayanamadık. Mojito rezalet ötesiydi. Güvenlik görevlisi kılığında birisinin önünde hazırladığı Votka Martini ise harikaydı. Sunuma 10 puan. Benim içtiğim forrest berry (öyle birşey) caipirinha da çok ama çok iyiydi.

Mekanın gece kulübe dönmesini umarken daha 12 olmadan boşalmaya başlamıştı. Belki de öylesi daha iyi.

Son olarak PiPa'nın hemen yanında kapalı garaj olması arabasını valeye vermek istemeyenler için önemli bir artı olabilir.

Uzun zamandır hiçbir mekan konusunda bu kadar heyecanlanmadığımızı itiraf edebilirim. PiPa gözümüzde artık toz tutmuş İstanbul'u tekrar parlattı. Bize de tekrar gitmek ve pizzalarını denemek için fırsat doğurdu.

Şimdilik bu kadar...

Puanlarımız:
Genel 9
Lezzet 9
Servis ve ambiyans 9

1 comment:

  1. Haftasonu annemle Pipa'daydık.. Pizzasına ve ekmeklerine tam anlamıyla bayıldık. Hatta Türkiye'de yediğim ve İtalyan pizzasına en yakın pizza diyebilirim..Gidilmeli !!!

    ReplyDelete

Would love to hear what you think!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...