Karaköy'ün yeni sanat merkezi olacağı, bir çok galeri ve restorana ev sahipliği yapacağını bir zamandır duyuyoruz şimdi. Daha önce de hakkında yazdığımız Salt Galata da onu doğrulayan örneklerden birisidir.
..............................................................................................................................................
For a long time Karakoy, the neighborhood just below Asmalımescit (Taksim), did not attract much attention. It was only Istanbul Modern Museum that people would come to visit. Therefore, it is in fact not a surprise that the government decided to convert the area into an art and design spot.
Pazar günü, havanın çok güzel olması nedeniyle sahil kısmının aşırı kalabalık olacağını tahmin ederek kendimize yeni bir kahvaltı yeri seçmeye çalışıyorduk ki Özgür'ün aklına Karaköy geldi. Neredeyse açılalı 2 sene geçmiş olmasına rağmen henüz gitmediğimiz bej kahve'de karar kıldık ve Karaköy'ün yolunu tuttuk.
Daha önceleri İstinyepark'tan hatırlamış olabileceğiniz bej kahve, Karaköy'de Fransız Geçidi'nin içinde, ünlü işletmeci Lal Dedeoğlu tarafından işletiliyor.
Fransız Geçidi'ni bilmeyenler için: Tophanenin yanından Karaköy Lokantası ve Güllüoğlu'na doğru gitmeniz yeterli. Polis karakolunun hemen yanında. Neon yeşili sandalyeleriyle kaçırmanız imkansız.
Hava neredeyse 20 derece olduğu için dışarıda oturmaya karar verdik. Ortadaki uzun masada yerimizi bulduktan ve siparişimizi verdikten sonra ikram olan leziz poğaçalar geldi. Nişantaşı Delicatessen'dekilerin yerini tutmamakla birlikte hoş bir sürpriz oldu.
Ortaya beyaz peynir, kızarmış Alman ekmeği (yanında ev tereyağı ve ev yapımı reçel), günlük kaymak (cevizli bal ile) ve yumurtalı ekmek istedik. Yumurtalı ekmek tam olması gerektiği gibiydi; yani anne ve anneannelerimizin evde yaptığı gibi baconsuz, şekersiz, meyvesiz..
Siz de giderseniz kesinlikle aynılarını tercih etmenizi öneririm ama bir de eklemem olacak. Bizim söylemeyi unuttuğumuz ama başkalarından gördüğümüz kadarıyla harika duran kahvaltı çanağını (yani domates, tulum peyniri, zeytin ve sızma yağı bulamacı) ihmal etmeyin.
Çok lezzetli olan kahvaltının üstüne ben light sütlü (soya sütü olmadığı için) bir latte, Özgür'se çok yoğun ısrar üzerine nar, portakal ve mandalina üçlüsünden oluşan taze sıkılmış meyve suyunu istedi. Ben de tadına baktım; kesinlikle deneyin.
Tuvalete giderken hoş bir sürprizle karşılaştım. bej'in içinde bir tasarım dükkanı varmış. Lal Dedeoğlu'nun ablası Emine Dedeoğlu tarafından açılan "Kağıthane" adındaki yer biraz İstanbul Modern'in mağazasını andırıyor. Özellikle not defterlerine bayıldım.
Kahvaltımızı bitirip güneşten de iyice faydalandıktan sonra Fransız Geçidi içinden geçerek garajın yolunu tutmaya karar verdik. Lab İstanbul mimari ofisin içinde bir vintage gözlük pop-up dükkanı açılmış. Gözlüklerin camları tamamen yeni ve fiyatlar 200TL civarında. Çok eğlenceli ve güzel şeyler olduğunu söyleyebilirim. Haziran'a kadar orada.
Fransız Geçidi'nin diğer tarafında bir cafe daha keşfettik, Ops diye. Bir ay önce açılan bu yerin çok ama çok güzel olduğunu söyleyebilirim. Şimdilik sadece birer kahve içmeye girdik ama haftaya kahvaltıya gittiğimizde size de izlenimlerimizi aktaracağız.
Yeni bir Karaköy durağında buluşmak dileğiyle..
Karaköy Bej
Kemankeş Cad. Fransız Geçidi No:11 Karaköy
Tel: 0212 251 7195
facebook.com/karakoybej
............................................................................................................................................................................................................................................................................................
Last Sunday, considering the weather was really hot, Ozgur and I decided to escape the crowdy cafe's by the Bosphorus and try out bej kahve and see how much of a change had occured.
The cute place is located in the French Passage; thus an ideal spot to check out some fun stores as well.
It's not hard to find. Just ask for the police station and you'll see the place next to it. The neon green chairs will tell you you're in the right spot.
The "pogaca" or savory pastry with cheese filling you see below is almost as preferred in Turkey in the morning as a bagel is in the US. Learning they were a treat made us extra happy.
Ozgur and I decided to share; something that's very usual with Turkish breakfasts. We ordered feta cheese, toasted German bread with house butter and homemade jam, clotted cream with honey and walnuts, and French toast. The French toast was just as we wanted it; plain as if it was made at home.
If you are to go there, I'd recommend you try the same things we did but I do have one addition to make, i.e. to order the breakfast bowl (a mixture of cherry tomatoes, goat cheese, and olives). A few tables had ordered it and it looked amazing.
Definitely try the freshly squeezed pomegranade, orange, and tangerine juice mixture below. It will give you the energy to cope with the Istanbul traffic without a single complaint.
On my way to the toilet I was caught with a nice surprise. Inside of bej there is a design store. Kagithane, i.e. house of paper has lots of fun things worth looking at. I especially fell in love with their notebooks.
On our way back to the car park we decided to go through the French Passage and saw this pop-up vintage sunglasses store. The prices are roughly 200TL and the glasses are brand new. If you are interested, it is there until end of May 2012.
At the other side of the French passage there is another cafe called Ops. It just opened a month ago but we made a short visit and it looks like it'll bloom. We'll let you know next week when we go there for breakfast (as the place closes at 8:30pm).
burayı ben de yazmıstım blogumda, kahvaltıya da gidilmeli mutlaka demekki:)
ReplyDeletebak burda..
http://aysstyle.blogspot.com/2012/01/karakoyde-bir-kagithane.html