Monday, July 30, 2012

Lezzetin Mütevazi Durağı Fatih.../ The Humble Boy of Taste...Fatih

İstanbul'un bir lezzet durağı olacaksa orası da Fatih olmalı. Yöresel yemeklerin en güzellerini buradaki restoranlarda tadabilirsiniz. Hepsini bir kerede denemek mümkün olamayacağı için en sevdiklerimden başlayıp Reyhan'ın yardımıyla kendime küçük bir tur hazırladım.

If Istanbul were to choose its culinary neighbourhood, it would definitely be Fatih. Restaurants serving the best of local and traditional dishes are spread out in this culturally rich area known as the center of Istanbul. Because it's impossible to discover all on one day, I picked a few favorites and prepared a small tour for the day. 
For English, please scroll down until the Turkish text is finished...
........................................................................................................................ 
Kökeni İzmit olan, kervanlarda seyahat eden yolcular için pratik yemek olarak sunulan simit, bu özelliğinden dolayı Türkiye'deki ilk fast food örneklerinden birisi de sayılabilir. Benim içinse her an bahane uydurup yiyebileceğim, en ufak bir karın guruldamasında ağzıma bir lokma atabileceğim, evimde olduğumu hissettiren bir atıştırmalıktır simit. Kilo almayacağımı bilsem her gün yiyeceğim. Bu sevdamı bilen Reyhan Fatih'e giderken Karaköy'e hızlıca bir uğramamızı söyledi. İstanbul'un en güzel simitleri Karaköy'deki Galata Simitçisi'nde çıkıyor. 
30 yıldır faaliyet gösteren, daha önceki yazılarımdan birinde bahsettiğim Ops Cafe'nin yanında yer alan Galata Simitçisi küçük ama tertemiz, sevimli bir dükkan. Dünya tatlısı fırıncısı sıcağa aldırış etmeden son sürat çıtır simit pişiriyordu. Öğle saati olduğu için gireni çıkanı çoktu. Biz tam Reyhan'la sıcak simitlerden birer tane isterken bir adam geldi dükkana. Soğuk simit rica etti. Sıcacık, çıtır çıtır, mis kokulu simitlerden almak varken neden soğuk simit istedi bu adam diye düşünürken fırıncı şaşkınlığımı anlamış olmalı ki açıklamada bulundu. Simidin soğuğu makbulmüş meğer. Bunun da sebebi sıcak simidin içinin hala hamurlu olmasıymış. Hak vermeme rağmen yine de fikrimi değiştirmeyip sıcak simit sevdamdan vazgeçmedim. 
Bu kadar güzelini az yemişimdir. Çıtır çıtır, mis kokulu, tam kıvamında kızarmış, leziz simitler...Arasına peynir koyma ihtiyacı bile duymadık. Az sonra pide yiyecek olmamıza rağmen birer taneyi bir anda silip süpürdük.
Misafirperverliğiyle yüzümüzü gülümseten fırıncı, kandil simitlerinden ikram etmekle kalmayıp profilden poz bile verdi :). 
Karaköy'den otobüse binip yarım saat olmadan Fatih'e varmıştık. 1957 yılından beri var olan Fatih Karadeniz Pidecisi Vedat Milor dahil bir çok insanın favori durağı olmuştur. Bizim de evde pide hiç eksik olmazdı çocukluğumda; bu sebepten dolayı da pideyi çok sevmeme rağmen inanılmaz da hassasım tadı konusunda. Fatih Karadeniz Pidecisi'nde aradığım lezzeti fazlasıyla buldum. 
Kısa bir zaman öncesine kadar oldukça salaş olan restoran, herhalde talebin gittikçe artmasıyla restore edildi. Asma katlı mekan ahşap ağırlıklı döşenmiş, duvarlara Türk ve Osmanlı motifli objeler konulmuş. Sade ve temiz bir yer. 
Blogumdan kendilerinden bahsedeceğimi söyleyince hiç etkilenmemekle birlikte hatıra fotoğrafı çekmeye hayır demediler. Beyaz gömleğimle ustalardan birisi gibi duruyorum. Bir tek şapkam eksik :). 
Bir kapalı kıymalı, bir açık peynirli pide istedik. Kapalı kıymalı uzun ince ve şişkin bir şekilde hazırlanmıştı. Hamuru ince ve kıtır kıtırdı. İçindeki malzemesi olmadan bile tek başına yenilebilecek cinsteydi. Normalde yumurtasız yememe rağmen bu sefer yumurtalı sipariş ettik. Garsonumuz pidenin tepesine ufak bir kesit açıp içindeki yumurtayı patlattıktan sonra pideyi eline alıp kayık gibi salladı ki yumurta pidenin her yerine dağılsın. Pide ekmeğini yağlama görevini ise bize bıraktı. Tabakla birlikte gelen kocaman tereyağ parçasını pidenin her yerine sürdükten sonra elimizle kopara kopara yedik pideyi. 
Hayatımda hiç tartışmasız yediğim en güzel pideydi. Kıyması aşırı pişirilmemiş, hafif pembe rengi ve diriliğini korumuş. Tıpkı babaannemin yaptığı gibi ince doğranmış soğan ile kavrulmuştu. Soğanın tadı ağza gelmiyor, sadece tat katıyordu. Bahsettiğim gibi ekmeğin kendisi kıtır kıtır ve inceydi. Yağlayınca daha da bir güzel oldu. Büyük olmasına rağmen tadına doyamadık. 
Peynirli açık pide de en az kapalısı kadar güzeldi. Trabzon köy ve eritme peyniri karışımı, tuzlu ve aromatik bir tat vermişti. Kapalı pidede sorun olmamıştı ama burada yumurta biraz fazla bulaştı sağımıza solumuza. Yine de tadı harikaydı. 
Tıka basa dolu olduğumuz için tatlıyı atlayıp bir sonraki durağın yolunu tuttuk; Eriş Süt Ürünleri'ne. 1954 yılında açılan ve o zamandan bu yana tadını hiç bozmayan, aynı popülerliğiyle devam eden dükkan inek ve manda sütünden yapılan yoğurdu ile tanınıyor. 
1.5TL'ye satılan bu kap kremamsı, ağza atıldığında adeta eriyen bir dokuya sahip. Oldukça sulu ve inanılmaz hafif bir tadı var. Kaymağı ile servis edilmesine rağmen kaymağını hissetmedik bile. Normalde kenara sıyırırdım ama bu yoğurtta öyle bir ihtiyaç hissetmedim. En garip yanı da küp gibi dolu olan midemi daha fazla yormak yerine adeta rahatlattı.     
Yoğurdu da elimize alıp yeni restore edilen Fatih Camii'nin etrafında bir tur attık. İçeriye girecek vaktimiz yoktu maalesef ama avlusu bile çok görkemliydi. Reyhan içerisinin daha da güzel olduğunu söyledi; belki siz gezecek vakit bulursunuz. 
Bu kadar yemeğin üstüne çay şart deyip rotamızı Pierre Loti'ye çevirdik. Teleferikte uzun bir kuyruk olunca tabana kuvvet, mezarlığın arasından yürüyerek çıktık tepeye. İyi ki de öyle yaptık; yemekleri az da olsa eritmiş olduk. 
Istanbul'un en güzel manzaralarından birine sahip Pierre Loti. Çay bahçesi her daim tıklım tıklım. Güzel bir masa bulabilmek için gözlerini dört açmalı ve savaşmaya hazır olmalısın. Bu sefer oldukça şanslıydık, neredeyse hemen kenarda boş yer bulduk. 
Bir saat da burada oturduktan sonra içeri alandaki dekoratif amaçlı çay servisini fotoğraflayıp metrobüse doğru yola çıktık. Bütün bu anlattıklarımızı bir öğleden sonrasına sığdırdı. Maaliyeti de 1.5TL'lik yoğurt, 11.5 ve 9.5TL'lik pide, 1TL'lik simit ve yol parası...

Galata Simitçisi 

Mumhane Caddesi, No 83-85 Karaköy, İstanbul

Tel: 0212 244 7775

Web: www.galatasimitcisi.com


Fatih Karadeniz Pidecisi

Zeyrek Mahallesi, Fatih, İstanbul

Tel: 0212 523 9795 


Eriş Süt Ürünleri

Karabulut Sok. No 16, Keçeci Karabaş Mh., Fatih, İstanbul

Tel: 0212 523 0132 

..............................................................................................................................
..............................................................................................................................

Simit, or Turkish bagel, was originally found to serve as a practical dish for the caravans crossing Izmit on their way to Istanbul or Anadolu. Hence, it can be seen as one of the early examples of fast food in Turkey. For me, it's the type of food I can eat anytime, anywhere. Because of its presence on almost every corner in Istanbul, simit is, in my mind, associated with home. Reyhan, who knows how much I love it, surprised me with a stop to Karakoy and the simit bakery, Galata Simitcisi. 
It has been 30 years since this cute little bakery opened its doors in Karakoy. With only a stove, a checkout and lots of simit displayed, Galata Simitcisi is the perfect example of how bakeries used to be. The decor is all wooden, hence adding further warmth to the place. I admired the baker who worked in the heat (with outside burning as well) without giving even the slightest hint of complaint.  
It's not often I come across such a delicious simit and believe me, I've tried many. Crispy, hot, and perfectly roasted...We didn't even need to add any cheese, it was just perfect on its own.  
The baker was such a kind man; not only did he give us other pastries to try but also posed in different angles for my blog :). 
Having eaten our simit we jumped on the bus and half an hour later arrived at Fatih. Fatih Karadeniz Pidecisi was found in 1957 and has since, been a favorite to many famous local foodies. As a huge pide fan myself, I was extremely excited over this restaurant and slightly worried it wouldn't meet my high expectations. To my great happiness, it exceeded them. 
Similar to Galata Simitcisi, Fatih Karadeniz Pidecisi had also designed the restaurant all in wood, with decorative items on the walls, most of which had Ottoman and Turkish motives. It's a simple and clean place.  
While waiting for our food, I went on a quick tour in the restaurant and said hi to chefs. Of course they couldn't resist my smiley face and accepted to take a picture with me. If I only had a cap, I would have looked just like them :). 
To get a chance to try both, Reyhan and I ordered one closed (calzone style) and one regular pide. The closed one was long and narrow with a bread to die for. Because we ordered ground beef with egg, our waiter cut a whole on the top and popped the sunny side up egg. After that, he took the pide and shook it so the egg was evenly distributed inside. A huge piece of butter was brought with the plate for us to butter the bread. Once that was done, we dug in the food with our bare hands. 
It was without question the best pide I'd ever tasted. The ground beef prepared with roasted onion had been cooked so that it preserved its soft and juicy taste. You couldn't feel the onion, but only the flavor it had added. Despite its big size, we couldn't have enough of it.  
The regular pide was just as good as the closed one. Prepared with salty and aromatic cheeses from Trabzon, it was one of the favorites at the restaurant. I could handle the egg in the closed pide, but here it was all over me. The taste was still great though. 
Because we were so full, we skipped the dessert and headed to our next stop, Eris Dairy Products. Again, from the mid 50's, this small shop has maintained its taste and popularity since time of foundation. The major product is its cow and water ox mix yoghurt. 
The one portion cup above is sold for only 1.5TL. The yoghurt has a creamy and soft texture. It's very liquid and extremely light in taste. I normally find it hard to eat the skimming because of its thick and strong nature but this one I hardly noticed. What surprised me most, however, was that, not only did the yoghurt disturb our already full stomaches, but rather relieved them.    
Still eating our yoghurt, we passed by Fatih mosque and admired the magnificent building. Because of lack of time, we didn't go inside but Reyhan told me how pretty it was. 
Of course, after all this food, we had to have Turkish tea. And what place can be better than Pierre Loti. Because of the long queue in front of the cable car, we decided to walk up. I'm glad we did, considering all the calories we'd gotten that day.  
The Pierre Loti hill has one of the best views in Istanbul; hence, it's always full to max. You have to keep your eyes open and be ready to fight for a good table. We were lucky this time and sat down almost immediately. 
Don't have any high expectations about service and offerings. This is a place to enjoy a nice view and drink tea. After having relaxed for an hour or so I took some final pics of the area inside and then headed to the metrobus to get home. 

The entire Fatih trip only took a few hours and costed 1.5TL for the yoghurt, 11.5 and 9.5TL for the pide, and finally 1TL for the simit. 

Galata Simitcisi 

Mumhane Caddesi, No 83-85 Karakoy, Istanbul

Phone: 0212 244 7775

Web: www.galatasimitcisi.com


Fatih Karadeniz Pidecisi

Zeyrek Mahallesi, Fatih, Istanbul

Phone: 0212 523 9795 


Eris Sut Urunleri

Karabulut Sok. No 16, Kececi Karabas Mh., Fatih, Istanbul

Phone: 0212 523 0132 

14 comments:

  1. Haha Yıldız çok gülümsettin beni "çok etkilenmemekle birlikte" cümlenle :))) En çok simitten etkilendim ama ben doğrusu.p Maliyetler de inanılmazmış hakkaten, gezme tutkuna kuvvet :)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Sorma Gizemcim, fena ezdiler beni :). simit cidden çok güzeldi, fiyatlar da şaka gibi...Fatih tarifesi tabi :)

      Delete
  2. İstanbul'da yaşamama rağmen bilmediğim diyarlara götürdü bu post beni :) ne kadar özenle anlatmışsın her bir detayı okumak çok keyifliydi. Ramazan sonrasında o pideciye gidip yumurtalı pideli yemek farz oldu bize:)))

    ReplyDelete
    Replies
    1. güzel yorumun için çok sağol :. ben de bilmiyordum inan, Fatih'e doğru düzgün hiç gitmişliğim yoktu, oysa neler neler varmış görülecek. pideciye bayılacaksın, kesin denenmeli, tabi ramazandan sonra dediğin gibi, su anda kapalı.

      Delete
  3. pide, hiçbir zaman hayır diyemeyeceğim bir tat... yazı çok güzel olmuş, buarada beyaz gömleğinle gerçekten bende seni bir an için personelden biri sandım:)gezenyer den sevgilerrrr

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ben de pide hastasıyım Pınarcım, kilo almayacağımı bilsem her gün yerim. beyaz gömlek tamamen tesadüf ama fotoyu gördükten sonra koptum ben de çok komik olmuş cidden :)). öptüm çok

      Delete
  4. Ne guzel bir yazi olmus bu ! Lezzet'in doruk noktalari olmali boyle lokal mekanlar.. Pideyi denemek istedim.. Simit icin her zaman bir yerim vardir.. Ac da olsam tokta olsam.. Yolum pek oralara dusmez, sevmem de o semti :( ama eger duserde mutlaka pidecide bir ziyafet cekecegim ! :) xxx

    ReplyDelete
    Replies
    1. çok teşekkürler canım :)) ben de çok heyecanlanıyorum böyle lokal yerleri bulunca. fatih ben de gezdiğim noktalardan sayılmaz pek ama pidesi için inan gitmeye değer. simidin nedense öyle bir etkisi var :) sadece keşke biraz daha az kalorili olsa :)

      Delete
  5. Fatih'te Kıztaşı'nda bi de Barbaros Yoğurtçusu vardır. Ben de Müstesna İstanbul kitabında görüp uğramıştım. Gerçekten çok güzel manda kaymağı vardı. (ayrıca tabi ki yoğurtları meşhur bi de sütlü tatlıları vardı.) Ama suratsız satıcı diye not almışım kitaba. Nedense bi ters davranmıştı bana, hani böyle tok satıcı vardır ya, alırsan al, almazsan çık git tarzında. Neyse, listeye eklemiş olayım dedim. Sevgiler

    ReplyDelete
    Replies
    1. Müstesna İstanbul kitabını okumadım ama şimdi baktım hemen, çok ilginç görünüyor. ben arka sokak lezzetlerine aşık bir insanım :). hem kitap tavsiyesi hem Barbaros yoğurtçusu için çok teşekkürler. ikisini de not ettim. Fatih'te keşfedilecek çok yer var.

      Delete
  6. Fatih'te Kıztaşı'nda bi de Barbaros Yoğurtçusu vardır. Ben de Müstesna İstanbul kitabında görüp uğramıştım. Gerçekten çok güzel manda kaymağı vardı. (ayrıca tabi ki yoğurtları meşhur bi de sütlü tatlıları vardı.) Ama suratsız satıcı diye not almışım kitaba. Nedense bi ters davranmıştı bana, hani böyle tok satıcı vardır ya, alırsan al, almazsan çık git tarzında. Neyse, listeye eklemiş olayım dedim. Sevgiler

    ReplyDelete
  7. Müstesna İstanbul'da sadece yemek değil, başka konularda da özel mekan önerileri var, hoş bir kitap. O zaman "İstanbul Arka Sokak Lezzetleri" kitabını kesin biliyorsundur. Bir de web siteleri varmış, ben onu yeni gördüm. http://istanbuleats.com diye.
    Bu arada yazmadan geçmeyim, blog logunu çok beğendim:)

    ReplyDelete
  8. Müstesna İstanbul'da sadece yemek değil, başka konularda da özel mekan önerileri var, hoş bir kitap. O zaman "İstanbul Arka Sokak Lezzetleri" kitabını kesin biliyorsundur. Bir de web siteleri varmış, ben onu yeni gördüm. http://istanbuleats.com diye.
    Bu arada yazmadan geçmeyim, blog logunu çok beğendim:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. İstanbul arka sokak lezzetleri kitabına bayılıyorum. email olarak pdf dökümanını da taşıyorum, gerekirse diye :). Müstesna İstanbul'u kesin alacağım. istanbuleats.com'u yabancı bir arkadaşımdan öğrenmiştim; yakından takip ettiğim bir site. güzel önerileriniz için çok teşekkürler.

      Delete

Would love to hear what you think!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...