Monday, May 7, 2012

Gel Gel Asmalı Mohti'ye Gel! / Anchovy the Original Way at Mohti in Taksim

Arkadaşımız bizi bir Laz meyhanesine götüreceğini söylediğinde anında kabul ettim. Özellikle sevdiğim bir şey varsa o da yöresel Türk yemekleri. Mohti Laz Meyhanesi, adından da anlayacağınız gibi, Doğu Karadeniz lezzetleri sunan bir restoran. Alışagelmiş hamsili pilav ve hamsi tava yanı sıra patlıcan turşusu ve Laz böreği gibi Doğu Karadeniz'lilere özgü enteresan tatları da denemeniz mümkün. Asmalımescit'te bir ara sokakta yer alan bu 50 kişilik güzel restoranı Türklerden çok yabancıların bilmesi beni biraz üzdü. En kısa zamanda gitmenizi öneririm :).

When a friend of ours told us she was taking us to a "Laz" restaurant (people living in the eastern part of the Blacksea, mainly Rize), I accepted without a blink. If there is anything I really like, that is to try regional foods. Mohti Laz Meyhanesi (i.e. tavern), is a wonderful restaurant serving food from the eastern part of the Blacksea. This area is mostly known for its anchovy dishes, such as anchovy with rice and pan-fried anchovy, all of which you can find at Mohti. If you want something different and authentic, this 50 seat restaurant in Asmalimescit Taksim is the perfect place to go. 
..........................................................................................................................

Pera'nın ara sokaklarından birinde yer alan ikinci kattaki Mohti'yi ilk başta bulmakta biraz zorlandık. Ne yalan söyleyeyeyim, böyle olması hep daha hoşuma gitmiştir çünkü herkesin bilemeyeceği bir yere gittiğimiz izlenimine kapılırım böylece :).
Ufak bir restoran olan Mohti'nin bir manzarası yok ama neye bakacağım diye üzülmeyin; mekanda çalan Karadeniz türkülerinin kliplerini duvara asılı televizyondan izlemeniz mümkün. İlk başta ne gerek var dedik ama bir süre sonra bakmışız ki hepimizin gözü ekranda. Canlı müzik olmasındansa arkada müzik çalması beni daha mutlu etti çünkü rahat rahat sohbet edip içki ve yemeklerimizin tadını çıkartabildik böylece.

Mohti Lazcada "gel" anlamına geliyormuş. Oldukça sıcak ve güler yüzlü olan mekanın sahibi ressam Hüseyin Acar bu ismin hakkını fazlasıyla veriyor. Laz yemekleri hakkında bize bilgi vererek gecemizi renklendirdi.
Ala carte yenebilse de bizim önerimiz fiks menüyü tercih etmeniz. Hem fiyatı uygun, hem de her şeyi deneme fırsatı bulmuş olursunuz böylece.

Başlangıç olarak hamsili ekmek, mısır ekmeği, beyaz peynir tabağı, fasülye turşu kavurma, soğuk marine palamut, patlıcan ezme, salata ve pirinçli pazı geldi. Kendisi de Rize'li olan arkadaşımız Murat fasülye turşu kavurmayı görünce çok heyecanlandı çünkü Lazlara özel olan bu başlangıç çok ama çok güzelmiş. Görüntü olarak çok ilginç gelmese de size gerçekten çok lezzetli olduğunu söyleyebilirim. Öyle ki, yemekler bittikten sonra ikinci bir tabak istedik. Hüseyin Bey'in 82 yaşındaki annesi yapıyormuş bu turşuyu ve her sene yaklaşık 300kg'yu buraya gönderiyormuş.

Bir başka favorim pirinçli pazı oldu. Soğuk sunulan bu meze pilav tanelerinin diriliği ve pazı ile oluşturduğu güzel birliktelik ile lezzetli bir başlangıç olmuş.
Mısır ekmeğine bayılırım ve buradaki de beni hayal kırıklığına uğratmadı. Hamsili ekmeği ise biraz yağlı buldum ama aranızda beğenecekler çıkar mutlaka.
Soğuk marine palamut kıvamında tuza sahip olduğu için güzel olmakla birlikte diğer yediğimiz enteresan yemeklerin yanında sönük kaldı.
Sevdiğim tarzdaki yağlı ezine beyaz peyniri ve aşağıdaki fotoğraftaki enteresan karafta servis edilen rakımız gecemizin daha da keyifli geçmesini sağlayan ayrıntılar arasındaydı.
Sıra sıcaklara gelmişti. Önce etli kara lahana sarması, ardından Gürcü Böreği (Haçapuri), kaygana, hamsili pilav ve mıhlama geldi. Kara lahana sarmasını hepimiz beğendik. Üzerindeki tereyağ ve salçalı yoğurt her zamanki gibi sarmaya güzel bir tat vermişti.
Gürcü böreğinin içinde patates ve maydonoz, üzerinde de eritilmiş peynir vardı. Bir çeşit lavaşı sararak hazırlanmıştı. Peynir biraz ağır ve dolayısıyla baskındı ama yine de beğendim. Özgür'se fena bulmadı.
Hamsili pilav lezizdi. Hüseyin Bey'den öğrendik ki hamsi mevsimi değilmiş ve dolayısıyla hamsiler salamura ediliyormuş. Buna rağmen balık yumuşacık ve tuzu da tam kıvamındaydı. Üzümlü, fıstıklı iç pilav ile hazırlanmış yemek benim favorilerim arasındaydı.
Kaygana bir çeşit krep ya da benim yorumuma göre mücver benzeri bir yemek. Hamsi ile hazırlanan kayganayı maalesef beğenmedim. Tadı çok ağır geldi. Mücver bildiğiniz gibi tek başına bile kızartma olduğu için ağır. Hamsi de eklenince biraz fazla olmuş. Yine de ilginç ve denenmeye değer bir tattı.
Mıhlamayı daha önce de denemiştim. Ekmeği bandıra bandıra yediğin bu eritme peyniri bizim Türklerin bir nevi fondüsü. Normalde minci peyniriyle yapılırmış ve tadı da en güzel böyle olurmuş ama Hüseyin Bey Mohti'dekini kolot peyniriyle yaptırıyormuş. Bunun sebebi de peynirin bu şekilde daha çok uzuyor olmasıymış. Turistlerin mekanı doldurduğunu düşünürsek Hüseyin Bey'in onlara oynamasına şaşmamalı :).
Patlamak üzere olmamıza rağmen ardı arkası kesilmeyen yemekler kemerlerimizi zorlamaya başladı. Şaşkın garsonumuzun mıhlamadan sonra başka bir şey gelmeyecek demesine rağmen ana yemeğimiz olan hamsi tavanın gelmesi bizi biraz strese soktu. Yine de bir klasik olan bu yemeği denemeden olmaz diyerek yemeğe daldık. Ne yazik ki gecenin en başarısız tabağı bu oldu. Anlaşılan şefimiz tuz kabını yanlışlıkla yemeğin içine düşürmüş olmalı ki inanılmaz tuzluydu balık. O kadar fenaydı ki bir taneden fazla yiyemedi hiçbirimiz. Hüseyin Bey de kabul etti, değiştirmeyi teklif etti ama zaten doyduğumuz için hayır dedik. Giderseniz ve hamsi tava gelirse önceden uyarın derim :).
Yemeklerden sonra meyve tabağı ve Laz böreği geldi. Börek denmesine aldanmayın; oldukça tatlı olan Laz böreğinin hamuru bir nevi baklavayı anımsattı bize. Pudra şekeri ve eritilmiş peyniri çok yakıştırdım birbirine. Tabi tatlıyı, hatta çok tatlıyı seviyor olmalısınız. Şeker hastalarının kesinlikle uzak durması lazım.
Mekanla ilgili güzel bir anımız tuvaletle ilgili oldu :). Kadın erkek işareti yanı sıra Fadime ve Temel diye yazması ayrıca hoşumuza gitti..
Yemeğin sofrada hiç eksik olmadığı bu gecede rakı dahil kişi başı 60TL ödedik. Fiks menü fiyatı normalde 70TL'ymiş ama sıkı pazarlık yapan arkadaşımız 60TL'ye daha önce anlaşmayı başarmıştı.

Puanlarımız:
Genel 7
Lezzet 8
Servis ve Ambiyans 6 (Garsonlar biraz şaşkındı yoksa yemekte bir eksiklik yavaşlık yoktu)

Mohti Laz Meyhanesi

Tel: 0212 249 7181

......................................................................................................................
Being situated on the second floor in a narrow street and silent street at Pera, we first had some troubles finding Mohti. To be honest, that actually pleased me, since I like to think that we're going to a spot not many people know about.
Mohti doesn't have a view or so but the TV that shows all the video clips of the ehnic music played keeps you well occupied. It's also better not to have live music, since then you get to enjoy the conversation and food rather than constantly having to cheer for and tip the musicians, which is the case in other Turkish taverns.




Mohti means "come" in Lazca. The nice owner painter Huseyin Acar definitely made us feel welcoming. Not only did he greet us, but also kept us entertained with information on Laz food.
You can choose from the ala carte menu but our recommendation would be for you to go with the fix menu. Not only is it cheap but also do you get to try all the interesting food.


Corn bread, anchovy bread, white cheese, pick beans roast, roasted eggplant, green salad, and marinated mackerel were served as cold starters. Our friend, who is also a Laz, was especially excited about the pick beans roast since apparently it is a classic. It might not look so special but it was definitely a winner. We learned that the owner Huseyin's 82 year old mom makes this starter in her own village and sends over approximately 300kg every year.  

Another favorite of mine was the cold rice with spinach. The spinach was really soft while the rice was on the contrary intentionally undercooked, making the two a perfect combination.

The corn bread was fresh and tasty but the anchovy bread I found a bit oily, still interesting though.

The cold marinated mackarel had the right amount of salt and softness but it just didn't stick out with all the other different tastes served.

The white cheese and raki are two friends not to be separated. I loved the way the raki was served in the below carafe. Not the regular serving jug, that I can assure you.
It was time for the hot starters. First stuffed cabbage with meat, then Georgian pastry, followed by anchovy rice, kaygana (vegetable fried crep with anchovy), and mihlama (kind of like a cheese fondue). We all loved the stuffed cabbage with meat. Being served with melted butter, tomato sauce and yogurt, this dish was, as always, delicious.

The Georgian pastry was kind of like a wrap with potatoes and parsley filling and melted cheese on top. I really liked it, although found the cheese a bit dominating.
Huseyin told us that it's not the anchovy season and hence the anchovies has to be pickled, i.e. kept in saltwater. Still, the fish in the anchovy rice was really soft and had just the right amount of salt. The rice was prepared with peanuts and dried grapes, giving it a slighly sweet flavor. This dish was one of my favorites.
Kaygana can most easily be described as a crepe with vegetables and anchovy. The taste was a bit extensive. Fried crepe in itself is already heavy and when you add fried anchovy, a strong flavored fish, the combination is just too much. Still, it's interesting and worth trying.  
I've tried mihlama before. This melted cheese eaten by dipping bread in the pan is like a Turkish fondue. Normally it's prepared with a different type of cheese but Huseyin uses another one because it streches so much, hence making it more attractive.
Finally, and when we were about to explode, the main course was served, pan-fried anchovy. By now you must be sick of all the anchovy but it's not as bad as it sounds. In most of the dishes, the taste of anchovy was mild. Anyways, the pan-fried anchovy was a real disappointment. The chef must have dropped the salt pot in the pan since the food was deadly salty. The owner offered to have a new one prepared but we were already so full that we had to decline. Maybe the second would be better; who knows. Just in case, if the same main course is prepared, do tell them not to make it too salty.

As dessert we were offered sliced fruits and Laz pastry. The Laz pastry prepared with powdered sugar and melted cheese was extremely sweet but so good. The crispy parts reminded me a bit of baklava.


The whole feast, including raki, cost 60TL per person. Normally fix menu price is 70TL but our friend negotiated in advance and was able to get the 2011 price. So much good food and raki for only 60TL is a bargain and shouldn't be missed.


Our points:
General 7
Taste 8
Service and Ambiance 6



Mohti Laz Meyhanesi

Phone: 0212 249 7181








 

6 comments:

  1. Off kokulari bile geldi buraya sanki, nefis

    ReplyDelete
  2. Ay gece gece iştahım açıldı kesın gıtmek lazım en yakın zamanda :) Sayenızde kesın gıdeyım dedğim upuzun bır liste oldu, hem de harıka keşfedilmemiş adresler :) Süpersniz süper!

    http://bir-alisveriskoligin-itiraflari.blogspot.com/

    ReplyDelete
    Replies
    1. cok sagol! gece gece bizi de harika yorumunla cok mutlu ettin :) sirada baska heyecanli yerler var..

      Delete

Would love to hear what you think!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...