Amerikan gurme gıda zinciri Dean&Deluca'nın Kanyon'da açılmasını aylardır bekliyordum. Her seferinde önünden geçip, "yakında burada" yazan tentesini gördükçe, çıldırasım geliyordu. Nihayet açıldı :). 1977'de Soho'da ilk dükkanını açan Dean&Deluca, hindiba, balzamik sirke, kurutulmuş domates ve kurutulmuş mantarı Amerika'da ilk satan yer olarak bilinir. Dünyanın her yerinde dükkanı olan zincir, nereye giderseniz gidin, çeşit çeşit şarküteri ürünleri, kekler ve pastalar, ekmek ve zeytinyağı başta olmak üzere, bir çok gurme gıdayı beğeninize sunuyor. Akşam hafif bir atıştırmalık için veya eve götürmelik lezzetler almak için sık sık uğrayacağım bir yer Dean&Deluca.
I've been waiting so long for Dean&Deluca to open in Kanyon. For months, I'd stop by the store, only to see the sign, "soon to be opened". Finally, last month, there was no sign anymore. Instead, there was the large glass windows with pastries ligned up on the other side. The famous premier gourmet food store opened its first spot in Soho, at the crossing of Prince and Greene. From the finest cheeses to charcuterie, from the tastiest pastries to daily made mezzes, Dean&Deluca is a food heaven.
.....................................................................................................................................
Kanyon'un en üst katında yer alan Dean&Deluca, geniş ve ferah oturma alanıyla rezervasyonsuz da gidebileceğiniz bir yer. Ben ilk gidişimde arkadaşlarla birer kadeh şarap ve iş çıkışı sohbet için gittim. Aç olmadığım için yemek yemedim ama ilgilenirseniz, yemek, salata ve sandviç ağırlıklı. Şarap menüsünün geniş olması hoşumuza gitti ama daha da güzeli, biraların çeşitliliğiydi. Efes, Bomonti, Corona ve Leffe gibi çoğu yerde mevcut biralar yanı sıra London Pride, London Porter ve ESP gibi başka yerlerde bulamayacağınız biralar da var.
Located on the top floor of Kanyon, Dean&Deluca has a wide seating area; making it possible to go without reservation. The wine menu is pretty extensive but even better, is the range of beers. In addition to Efes, Bomonti and other classics, you can find London Pride, London Porter and ESP.
Daha sonra Özgür'le kahvaltı için gittik. Geleneksel Türk kahvaltısı diğer masalardan gördüğüm kadarıyla, adı üstünde, gelenekseldi. Bunun dışındakiler bilindik tatlar olmakla birlikte ufak eklemelerle farklılaştırılmıştı. Menemen ezine peynirle, omlet kuşkonmaz ve keçi peynirle, eggs benedict de pastırmayla hazırlanıp sunuluyor.
For breakfast, you can find classic plates with a twist. Eggs benedict with Turkish pastrami, omlet with asparagus and goat cheese, and menemen (scrambled eggs prepared with crushed tomatoes) with sheep cheese are just a few.
Uzun zamandır vitrinde görüp denemek istediğim Kars gravyerli scone istedim. Scone, en basit haliyle bir çeşit yağlı çörek. Tadını çok beğenmekle birlikte biraz büyük ve tek başına yemek için fazla yavan buldum. Kahvaltı veya peynir tabağıyla beraber istendiğinde en güzel olacağını düşünüyorum. Fotoğrafını çekmeyi unuttuğum, kuşkonmaz ve keçi peynirli omleti ise çok beğendim.
I had long been craving for the Kars gruyere scone, so at first I only ordered that. Although the taste was delicious, it was too big to be eaten alone and definitely needed some cheese or jam to accompany with. The omlet with asparagus and goat cheese I asked for afterwards was tasty and fulffilling.
Özgür, her zamanki gibi sade croissant istedi. İstanbul'daki bir çok croissant boyut olarak büyük. Böyle olduklarında da genellikle yağlı ve içi boş oluyorlar. Dean&Deluca'dakilerse tam sevdiğimiz gibiydi; ufak ve dolgun. Le Pain'deki gibi reçel de olsaydı sofrada, çok güzel olurdu ama neyse ki tatları tek başına bile yenebilecek kadar lezzetliydi. Croissant'ı çok beğenince, bir de çikolatalısından istedik. Tadı yine çok güzeldi ama asıl komik olan, küçücük olmasıydı. Ne kadar ufak olduğuna inanamazsınız.
Both the butter and chocolate croissants were perfect. Normally, the butter croissants served in Turkey are bigger; one thing Ozgur really hates. These ones were small and light. The chocolate croissant was so tiny, I actually started laughing when the waiter brought it to the table.
Ekmek veya cupcake'lerden denemedik ama o kadar enfes görünüyorlardı ki fotoğrafını çekmeden edemedim.
We didn't get any bread or cupcakes but they all looked so good, I just had to post some pics for you to see.
Bizi hayal kırıklığına uğratan tek nokta, filtre kahve olmamasıydı. Americano, filtre kahvenin eş değerlisi değil. Belki sesimizi duyar ve filtre kahve de koyarlar menüye :). Bir akşam da büfede gördüğümüz o lezzetli mezelerden ve peynir tabağından deneyeceğim.
Our only disappointment; that they wouldn't serve filtered coffee. Americano is not a substitute for filtered coffee.
Wow, bir guzel haber daha, kesin gidiyorum bir dahaki Istanbul ziyaretimde : )
ReplyDeleteÖzellikle bir şeyler içmeye ve şarküteri ve peynir tabağı yemeye gelmeli Aylincim. Ben de Levent'te oturduğum için çok mutluyum :))
DeleteO zaman soyle yapalim, lillamoonlight@gmail.com dan bana bir ara yaz, telefonlarimizi alip verelim : ) Ben martta geldigimde ( olmadi Nisan gelisimde ) Kanyonda is cikisi biseyler icip sarkuteri keyfi yapalim : ) Senin NY maceralarini da dinlemeyi cok isterim : )
ReplyDeleteOlur tabi Aylincim, çok isterim. Ben Mart'ta önce Paris, sonra da anneanne ziyareti için İsveç'te olacağım, o yüzden Mart'ta denk gelmeyebiliriz ama yine de haberleşelim. En kötü Nisan. Yazıyorum gmailden.
Deleteyasasin diye sevinc cigliklari atmistik bu acilisi ogrendigimizde.. benim Amerika'da deneyimleme sansim olmadi henuz ama burada altlik yapmadan o nefis sarkuteri tabagini guzel bir beyaz sarap ile hupletmeden gitmem buralardan :)) Hafta sonu icin hain planlarim var :P
ReplyDeleteHeheh aynen benim hayalimdeki Lulucum. Şarküteri ve peynir tabağı. Menüden de çeşit çeşit şarap. Daha güzel ne olabilir :)).
Delete