Wednesday, September 26, 2012

Benim Leziz Paris'im / My Delicious Paris

Her zaman yaptığımız gibi, Paris'e gitmeden, orada deneyeceğimiz yemekler, ziyaret edeceğimiz restoranlar hakkında detaylı bir araştırmaya girdik. Tez yazsam ancak bu kadar yorulabilirdim herhalde. Paris tam bir yemek cenneti. Tıpkı New York'ta olduğu gibi, Paris'te de bir sene boyunca her gün farklı bir restoranda yiyebilirsiniz ve yine de hepsini denemiş olmazsınız. Neyse ki şansım yaver gitti ve harika iki kaynak keşfettim. Birincisi ünlü Conde Nast; diğeriyse parisbymouth diye bir web sitesi. Başta ikisi olmak üzere, bir çok yerden faydalanarak Paris'te muazzam restoranlarda inanılmaz lezzetleri tatma şansını bulduk. Afiyetle okumanız dileğiyle...

As we always do before going on vacation, we did a comprehensive research on restaurants to visit in Paris. I can almost say I spent less time working on my graduation thesis. Paris is the ultimate food paradise. Just like in NY, you could eat at a different restaurant every day for a whole year in Paris and still not have tried them all. Lucky me, I was able to find two great resources that helped me through my painful research. One is the famous Conde Nast and the other one a website called parisbymouth. With the help of the two, as well as other resources, we were able to taste delicious food at amazing restaurants. Bon apetit...
For English, please scroll down until the Turkish text is finished... .................................................................................................................................

Nerede Ne Yemeli?

Öncelikle bahsettiğimiz restoranların hepsine yer ayırtmanızı öneririz (tabii aksini belirtmediysek). Restoranların bazı günlerde kapalı olma durumları var, o yüzden öncesinde kontrol edin. Hepsinde rahat giyinebilirsiniz; tabii şort t-shirt değil.

Chez Casimir'de Brunch: 
Paris'te bizi en çok etkileyen restoran burası olduğu için buradan başlamak istiyorum. Chez Casimir aşağıda bahsedeceğim Chez Michel'in kardeş restoranı. Haftasonu brunch'ıyla ünlü. Öğlen 12 itibariyle doluyor ve akşam üstüne kadar devam ediyor. Hayatımda gittiğim en güzel brunch'tı diyebilirim.
Ortaya ufak bir "büfe" konuluyor ve burada peynirden salataya, yengeçten pateye her türlü yemeği almanız mümkün. Küçük de görünse hayal bile edemeyeceğiniz lezzetler var burada.
Peynir olarak bir tek brie vardı. Gerçi başka ne isteyebilirdim ki; tadı harikaydı.
Tereyağı tek kelimeyle enfesti. Neden bizde bu kadar güzel tereyağlar yok diye sürekli söylenirim. Tuzlu ve aromatik. Sunumu da ayrı güzeldi.
Quinoa dahil birbirinden renkli salata çeşitleri vardı. Ne yazık ki hepsini deneyecek yerim olmadı.
Salyangozdan sadece bir tane denedim, o da siz değerli okurları bilgilendirmek için. Kendimi daha ne kadar feda edebilirim diye düşünürken bir bakmışım, diğer masalardaki misafirler onlarca yiyorlar. Tadına gelince; soğuk, kaygan ve kanımca çok da abartılacak bir şey değil. Tabii damak zevki.
Pate ve yengeci ağır olur diye denemedim ama göresiniz diye paylaşmak istedim.
Sanki bu kadar çok çeşit yetmiyormuş gibi bir de masamıza ayrı birer başlangıç ve ana yemek geldi. Başlangıç olarak soslu midye ve parmesan karnıbahar püresi karışımına benzer atıştırmalıklar geldi. Günün en güzellerinden birisi bu ikiliydi.
Başlangıçla birlikte ılık servis edilen karnıbahar suyu geldi. Kulağa garip gelse de tadı çok güzeldi ve içkili bir gecenin üstüne mideyi fazlasıyla rahatlattı.
Ana yemek olarak servis edilen bıldırcın bana göre biraz fazlaydı ama tadı hafif ve lezzetliydi.
Yemeklerin bitmesiyle sıra geldi tatlıya. Ortadaki büfeye ek olarak duvarın öteki tarafında uzun bir büfe daha hazırlanmıştı ve tatlılar orada saklanıyordu.
Tiramisu, krep, meyve, kurabiye, krem karamel ve daha neler neler. Hepsi birbirinden güzeldi ama hiç tartışılmaz favorim tiramisu oldu. Altındaki kekinden neredeyse hiç yoktu; adeta krema yiyordun. Hem de ne krema.
Son olarak bizi çok etkileyen, brunch'a özel, mahzene girip istediğin şarabı kendin seçebiliyor olmak oldu. Muazzam şarapların uygun fiyatlara içildiğine tanık olduk. Hiç bir masa bu teklifi pas geçmedi. Chez Casimir kesinlikle tatilimizin highlight'larından birisi oldu. En az bir iki gün öncesinden rezervasyon yapmanızı öneririz.

.....................................................................................................................................

Le Comptoir du Relais'te Öğle Yemeği: 
St Germain bölgesindeki bu restoran yerli yabancı herkesin favorisi. Çok güzel ve sakin bir meydanda yer alan mekan, hem görünmek hem de leziz yemekler yemek için ideal. Akşam yemeği nden ziyade rezervasyon gerektirmeyen öğle yemeği için gitmenizi öneririm. 12'de servis açılıyor o yüzden 11:45'te gidip sıranın başında yerinizi almanız en iyisi. Saat 12:30'da en az on masa kuyrukta bekliyor olacak.
Foie gras, yani kaz ciğeri, restoranın spesiyallerinden. Bir kaç çeşidi var ve İngilizce menüden az sayıda olduğu için biz Fransızca menüdeki ilk seçeneği söyledik. Anlaşılan pateymiş :). Üstü tuzlanmış, marmelat ve soslu bir marulla servis edilmişti. Bu arada öğrendiğimiz kadarıyla marulu bıçakla kesmek "hapis" cezasıyla sonuçlanıyormuş, o yüzden dişlerinizi kullanmanız en iyisi olur.
Salyangoza pek düşkün olmadığımı anlamışsınızdır ama Özgür pek sever. En azından bunların içleri sarımsaklı, sebzeli bir sosla doldurulmuştu; böylece biraz dikkat dağıtıcı bir tat oluşmuştu.
Şarap ve salyangoz tabağımızdan oluşan artistik bir fotoğraf çekmeden olmazdı :).
Ana yemek olarak kızarmış domuz ve patates püresi paylaştık. Patates püresinin gerek sunumu, gerek tadı, onu tek başına bile harika bir yemek yaptı. Bol tereyağıyla hazırlanmış, oldukça sıvı bir püreydi. Domuz da, dışı çıtır çıtır, içi yumuşacık, oldukça tuzlu ve güzeldi.
O kadar ağır bir yemeğin üstüne hafif bir tatlı gider diyerek garsonumuzun önerdiği dondurulmuş meyve tatlısını istedik. Yanılmıyorsam elmaydı ama kavun da olabilir. Üzerinden zaman geçtiği için hatırlamıyorum, ama çok ferahlatıcı, hafif ve tam kıvamında tatlılıkta bir tabak olduğunu hatırlıyorum.

...............................................................................................................................

Chez Michel'de Akşam Yemeği: 
Chez Michel Chez Casimir'in kardeş restoranı ve hemen yanı başında. Chez Casimir brunch'ıyla meşhurken, burası da akşam yemekleriyle. Konumu itibariyle gözlerden uzak, sadece bilenin ziyaret edeceği bir restoran. Az masalı, sıcak ve samimi bir restoran. Yoğun ahşap ve koyu dekoruyla tipik bir Fransız restoranını andırıyor.
İçerisi oldukça karanlık olduğu için fotoğraflar da istediğim kadar iyi çıkmadı ama umarım az da olsa sizi cezbetmeyi başarırız. Yemekleri beklerken ikram olarak salyangoz geldi. Yine mi salyangoz dediğinizi duyar gibi oldum :).
Şarap bir buz torbasında geldi masamıza. Hem yer kaplamıyor, hem de şarabı estetik bir şekilde soğuk tutmayı başarıyor. Bayıldım.
Deniz ürünleri çorbası harikaydı. Özellikle de sunumu. Malzemesi tabakta geldi; suyu ise sonradan önümüzde ilave edildi.
Ana yemek olarak çatalı batırdığın anda parçalanan bir et yedik. O kadar yumuşaktı. Paris'te yediğim en sade yemeklerden birisiydi :).
Chez Michel'in ünlü Paris-Brest tatlısı sunulmadan önce 36 saat dinlendiriliyormuş. Ortasındaki krema harika bir karameldi. Ağır ama inanılmazdı. Restorana gelip de mutlaka yemeniz gereken tatlardan bir tanesi Paris-Brest.
Özgür de bir çeşit rice pudding, yani sütlaç yedi. Kocaman bir kasede geldi. Bu gördüğünüz onda biri bile değil. Yanındaki vişne reçeli ile birlikte hem hafif, hem de klasik bir Avrupa tatlısıydı.

.........................................................................................................................

Le Comptoir de la Gastronomie'de Öğle Yemeği: 
Cassoulet de Canard Fransızların çok sevdiği bir güveç yemeği. Kuru fasülye, ördek, domuz, sebze ve baharatlardan oluşuyor. Bir çok yerde bulabilirsiniz ama en güzelini yapan yerlerden birisi Le Comptoir de la Gastronomie. Burası aynı zamanda da foie gras ve şarküteri ürünleriyle meşhur. Bir yanı dükkan ve öğlenleri genellikle sandviç yaptıran Parislilerle doluyor.
Foie gras'sı ünlü olunca patesinden istedik önceden. Tıpkı öğle yemeğine gittiğimiz Le Comptoir du Relais gibi burası da foie gras'yı kaya tuzuyla servis etti. Yanında da tane karabiber. Marmelat yerine tatlı soğan turşusu geldi. Marmeladı tercih ederdim ama foie gras yine çok lezzetliydi. Tabi o noktadan sonra Paris'teki foie gras tüketimimi noktaladım.
Duvardaki "sevimli" postere baktıkça sinirlerim bozulmadı değil.
Şarküteri tabağı çok taze ve ilginç olmasına rağmen tatlar bize biraz ağır geldi. Konu peynir ve şarküteri olunca, Fransız'lar tadın yoğunluğunu abartmayı iyi biliyorlar.
Cassoulet tek kelimeyle enfesti. Fasülye ve et bulamacıyla biraz fakir yemeğini andırdı. Kışın dağda yediğimi kolaylıkla hayal edebiliyorum ama sıcakta bile güzeldi.
O kadar ağır yemeğin üstüne tatlıyı atlayıp ziyafetimizi kahve ile noktaladık.

....................................................................................................................................

Agape Substance'da Akşam Yemeği:
Agape Substance bir gastronomi cenneti. En az 15 tabaktan oluşan fiks menü hayal bile edemeyeceğiniz lezzet ve görsellikle dolu. El Bulli bir efsane ve kıyaslamak doğru olmaz ama en azından farklılık anlamında nasıl bir yer olduğunu anlamanız için El Bulli'yi örnek göstermek istedim. Ne yediğimizi çoğu zaman anlamadım ama önemi yoktu çünkü deneyimin kendisi yeterdi. Bu arada uzun ve yüksek bir masada yan yana oturuyorsunuz. Giderseniz şaşırmayın.
Yukarıda belirttiğim gibi yediklerimizin çoğunu anlamadım o yüzden sizi fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Yer sıkıntısı nedeniyle hepsini koymadım bu arada. Sonuçta 15+ bir menüden bahsediyoruz.
Evet, o gördüğünüz çiçek. Hem de yenilebilir cinsten ve hiç de fena değildi.
Tereyağı bile ayrı güzeldi. Düz sarı olan tuzlu tereyağı, diğeri ise yosunlu tereyağıydı.
Ekmekler Paris'te yediğim en iyisiydi; ki Paris'teki bütün ekmekler muhteşemdi.
Tam anlamıyla inanılmaz bir deneyim yaşadık. Çok pahalı bir yer olduğunu söylemem lazım. İsterseniz her bir yemeği farklı bir şarapla eşleştirebilirsiniz ama o zaman hesap akıl almaz bir boyuta ulaşıyor. Şarabınızı kendiniz seçin derim yoksa üç sıfırı görmeniz (TL) mümkün.

.......................................................................................................................................

Breizh Cafe'de Krepli Öğle Yemeği: 
Paris'e gelip krep yemeden gitmemelisiniz. Bir çok krepçi bulmanız mümkün; özellikle de ayaküstü yenilecek krepleri satan "büfeler"i. Hepsi de eminim ki çok güzel ama öne çıkan bir kaç tane var ki onların arasında, öğle saatlerinde önünde uzun kuyrukları oluşan, konumu itibariyle çok cazip bir yer olan krepçi Breizh Cafe.
Marais bölgesindeki Breizh Cafe özellikle öğle saatlerinde çok popüler. Dışarıda sadece bir iki masası var ve bizim şansımıza onlardan bir tanesi denk geldi. Mekan krepleri yanı sıra cider, yani elma şaraplarıyla meşhur olduğu için hemen birer tane söyledik kendimize. Bir sürü çeşidi olunca seçimi garsona bıraktık. Sıcak yaz gününde, buz gibi, asidi insanın içini gıdıklayan, hafif tatlımsı tadıyla kendi başına bile keyifle vakit geçirmeni sağlayacak bir içecekti.
Kreplerimizi beklerken atıştırmalık mini kreplerden istedik. Yosun ve tuzlu krepler klasiklerden olduğu ve menüdeki en sade seçim oldukları için onlarla başladık. Gerek görünüm, gerek tat itibariyle harikaydılar. Her gün sıkılmadan yiyebilirim desem yalan olmaz.
Ana yemek olarak tam ne seçtiğimizi hatırlamıyorum ama Özgür'ünkü daha yeşillik ağırlıklıydı; benimkisiyse mantar, jambon ve bir takım peynirlerden oluşuyordu. İncecik, çıtır ve yağlı hamur tek başına bile yenilebilecek cinstendi. Malzemeler bol ve taptazeydi. Ben bayıldım; Özgür'se krep canavarı olmadığı için kendisininkini beğenmekle kaldı.
Tuzlu kreplerin üstüne bir de tatlı krep istedik. Çikolatalı gibi bilindik tatlar da mevcuttu ama biz oranın spesiyallerinden birisi olan zencefil ve karamelli krepi istedik. Zencefilin aroması yoğundu ama karamelle birlikte harika, yeni bir tat ortaya çıkmıştı. Zencefili çok seven birisi olarak çok beğendim ama siz sevmezseniz sade karamel seçeneği ile yetinmenizi öneririm.

..................................................................................................................................

Carl Marletti ve Gerard Mulot'ta Tatlı:  
Fransız şaraplarının ne kadar iyi olduğunu hepimiz biliyoruz. Yani kaliteli olanlarının. Tatlıyı bu kadar güzel yaptıklarını ise hiç tahmin etmemiştim. Laduree'nin macaronlarını denemiş olabilirsiniz ama en az Laduree kadar güzel macaron yapan bir kaç yer daha deneme fırsatımız oldu. Carl Marletti ve Gerard Mulot favorilerimiz oldu.
Gerard Mulot'nun özellikle meyveli macaronları harikaydı. Sanki fırından yeni çıkmış gibi daha ağzımıza atmadan elimizde parçalandı. Macaron olduğunu bilmesem neredeyse meyvenin kendisini yediğimi sanacaktım diyecek kadar ileriye gidebilirim. Lezzeti yanı sıra sunumu da harikaydı.
Carl Marletti'ye arkadaşımız Evrim'in tavsiyesiyle gittik (çok sağol Evrimcim :)). Macaronlarını çok beğendik; özellikle çikolata ve limonlu olanını. Şeffaf kutusu da yine çok zarifti. Ama asıl beğendiğimiz aşağıdaki çikolatalı tatlısı oldu.
Hayatımda yediğim en güzel tatlıydı desem abartmış olmam. Gördüğünüz sütlü çikolata yumuşacık; her bir lokması adeta ağzımın içinin tamamını kaplıyordu. Nasıl bir zevk verdiğini size anlatamam. Bu gün bile aklıma geldikçe ağzımın suları akıyor.

...............................................................................................................................

Artık yazmaktan yorulduğum için son bir iki fotoğrafla ilgili bilgi vermeyeceğim. Yine de merak ederseniz daha sonra seve seve bilgilerini paylaşırım.
Chez Prune 
Patissier Chocolatier Demoulin
Yogurt Factory 


Chez Casimir
Adres: 6 Rue de Belzunce, 75010
Metro: Gare du Nord veya Poissoniere
Tel: +33 1 48 78 28 80   

Le Comptoir du Relais
Adres: 9 Carrefour de L'Odeon
Metro: Odeon
Tel: +33 1 44 27 07 97

Chez Michel
Adres: 10 Rue de Belzunce, 75010
Metro: Gare du Nord veya Poissoniere
Tel: +33 1 44 53 06 20

Le Comptoir de la Gastronomie
Adres: 34 Rue Montmartre 1st district
Metro: Les Halles
Tel: +33 1 42 33 31 32

Agape Substance
Adres: 66 Rue Mazarine 6th district
Metro: Odeon
Tel: +33 1 43 29 33 83

Breizh Cafe
Adres: 109 Rue Vieille du Temple 75003
Tel: +33 1 42 72 13 77
Web: www.breizhcafe.com

Carl Marletti
Adres: 51, Rue Censier 75005
Tel: +33 1 43 31 68 12
Web: www.carlmarletti.com

Gerard Mulot
Adres: 76, Rue de Seine, 75006

............................................................................................................................................
............................................................................................................................................

What to Eat Where?

First of all, we strongly recommend you make a reservation in advance for all the restaurants described below (unless stated otherwise). The working days are all different so please check before you plan to visit any of them. Smart casual or even casual works perfect for the ones in the post. 

Brunch at Chez Casimir:
Since this was the restaurant that impressed us most, we found it appropriate to start from here. Chez Casimir is the sister restaurant to Chez Michel, which I will also talk about below. It's famous for its weekend brunch. The brunch begins at 11am but the crowd starts getting here around noon and continues to fill up to late afternoon. I can honestly say it was the best brunch I've ever experienced. 
The round table placed in the center of the restaurant is the major buffet. Initially I found it rather small but then realized how packed it was with various plates; every single one a treat. Anything from cheese to salad, crab to pate were available.  
Although brie was the only cheese served, we were definitely not complaining. What else would you want in Paris?
The butter was exceptional. It was really salty and aromatic and the presentation was perfect. 
All kinds of salads, including my favorite quinoa had been prepared and put on the table. Unfortunately, we didn't have room to try them all. 
I only tasted one escargot, and that just out of curiosity. The feeling was cold and slimy and unfortunately not really my thing. But judging from other tables appetite for it; it must have been a delicacy. Well, Parisiens are known for their love for escargot so I guess not much to wonder about here. 
I didn't try the pate or crab, as I thought they might have been to heavy, but wanted to share the beautiful look. 
I so regret initially thinking that the buffet was a bit too small. The reason being that, in addition to the buffet, food was also brought to the table. For starters we were given mussels and a puree that seemed to be made out of cauliflower and parmesan cheese. These two became our favorite of the day. 
With the starters, we were also given warm cauliflower juice. I'd never tasted that before and immediately fell in love. It warmed and relieved my stomach after a night filled with wine.  
The quail that was served as a main course was a bit too much but I can't complain about the taste. It was light, tender, and juicy. 
It was not until it was time for dessert that I noticed the dessert section. Another buffet had been hidden further inside with sweets that would make anyone go crazy. 
Tiramisu, crepe, cookies, creme caramel, and much more...They were all amazing but my absolute favorite was the tiramisu. The cake layer was so thin you could hardly taste it. Instead you were left in a heaven of creme. It was so fresh, they must have made it in the morning. 
Finally, what impressed us most, was the ability to pick your own wine from the cellar at affordable prices special to the brunch. Chez Casimir was definitely one of the highlights of our vacation. We'd suggest you reserve a table at least two days in advance. 

.....................................................................................................................................

Lunch at Le Comptoir du Relais: 
Le Comptoir du Relais in the St Germain district is favored by both locals and tourists. Located on a beautiful and peaceful square, it is perfect both in terms of eating great food and being seen.  Because you don't need to make a reservation for lunch, I'd suggest you go then. The lunch starts at noon so be ready standing in front of the restaurant at 11:45. By 12:30 you'll see at least ten tables waiting to be seated. 
The foie gras is one of the specialities of the restaurant. A few versions are available but because we didn't know they had an English menu until it was too late, we just ordered the first on the list. Apparently, it was the patee. Sea salt had been generously decorated on the top and the foie gras was accompanied with some lettuce and marmalade. It's a "deadly sin" to cut the lettuce with a knife so beware of that. 
I already told you I'm not a fan of escargot but Ozgur really loves it. At least the ones at Le Comptoir had some garlic, veggie sauce stuffed inside; adding some distracting flavor to the escargot. 
Because I normally don't have the luxury of shooting in such natural bright light I had to take an artistic picture of the wine and escargot plate together. 
For main course we split some pork and mashed potatoes. The mashed potates was, both in terms of taste and presentation, so great I would have been satisfied with only that. It was really liquid and buttery. The pork was crispy on the outside and tender on the inside. As expected, it was rather salty but so delicious we balanced the taste with lots of wine. 
After all that food, we weren't planning to have some dessert but our waiter recommended us this wonderful, light dish; making it hard to resist. I can't remember the fruit but it might have been apple or melon. It was served ice cold with some of it being mushed into jello. The plate was the ideal summer dessert. 

...............................................................................................................................

Dinner at Chez Michel: 
Chez Michel is Chez Casimir's sister restaurant and located just next doors. While Chez Casimir is famous for its brunch, Chez Michel is more known for its cozy dinners. Due to its location, its not the place you'd just happen to run into. With only a few tables, the place is warm and welcoming. The decor is heavy wood. 
Because it was pretty dark inside, the pictures didn't come out as good as I had wanted for but I hope they're still enough to capture your attention. Instead of the regular butter and bread, the waiter brought some escargot with a mayonnaise sauce. I can almost hear you say: "not escargot again?". :) 
The wine was cooled and kept in some sort of ice bag. This way, it didn't take too much space and from an aesthetic point of view, looked really nice. 
The seafood soup was wonderful, especially the presentation. Whereas the ingredients had already been placed on the plate, the actual soup, or liquid part, was added in front of our eyes.
We ordered steak for main course. It was extremely tender and very light as it had been cooked in its own sauce. After so much flavored foods, I really enjoyed this relatively plain steak. 
Chez Michel's Paris-Brest dessert is well known and a must have. It's prepared and rested for 36 hours before being served. The creme in the middle had a wonderful caramel taste. The dessert was pretty heavy but so delightful.   
Ozgur had some rice pudding, which, next to mine was as light as a cucumber :). It was presented in a giant ceramic bowl with the cherry sauce in a separate cup. The name Mom's rice pudding, fit perfect with the taste. It really surprised me that something so simple and familiar was such a pleasant surprise. 

.........................................................................................................................

Lunch at Le Comptoir de la Gastronomie: 
Cassoulet de Canard is a famous French pot dish. Many restaurants serve it, but one of the best one's that do is Le Comptoir de la Gastronomie. It's also famous for its foie gras and charcuterie products which you can buy in the adjacent store. 
We started off with some foie gras pate. Rock salt seemed to be a must, as the foie gras at Le Comptoir du Relais was served with it as well. Instead of a type of marmalade, the chef had prepared some pickled onions on the side. It was tasty but I still prefer the marmalade. With this plate, I put a stop to my foie gras consumption or I'd start groving a duck inside.  
I don't know how to comment on this painting hanging proudly in the restaurant.  
The charcuterie products were extremely fresh and various. Some of them were new to our taste and a bit heavy but I'm happy we got to try so many kinds. The French really have a taste for aromatic and heavy food. 
The cassoulet was magnificient. It was made from massive white beans and big pieces of preserved duck, sausage, different herbes, vegetables, and spices prepared in a ceramic pot over a day. I can imagine it would be so much better to eat in the winter, but even now in the heat it was a treat. 
After so much heavy food, we skipped the dessert and jumped to the obvious, i.e. espresso. 

....................................................................................................................................

Dinner at Agape Substance:
Agape Substance is a gastronomic heaven. The menu is prix fixe, with the smallest menu consisting of 15 dishes. The presentation is beyond amazing and the tastes are really surprising. Most of the times we had no clue what we were eating but it didn't really matter as the experience itself was enough. The restaurant is small and mainly consists of a long table with people sitting on both sides. 
Because we mostly had no idea what we were served, I'll let you alone with the pics. We're talking about a 15+ menu so we had to choose among the pictures to put in this post. Adding all would probably be a bit too much :). 
All the purple you'll see in the pics are flowers. And yes, they're edible and not bad at all. 
Even the butter tasted different. The plain one was salty butter and the dotted one seeweed butter. 
The breads were the best we'd had in Paris. Considering all breads in Paris are amazing, that is quite an accomplishment. 
In the end, we had an amazing experience. The place was extremely expensive but definitely worth it. If you want, ask the waiter to match each plate with a different wine and the experience becomes mindblowing.  

.......................................................................................................................................

Lunch with Crepe at Breizh Cafe:
You shouldn't leave Paris without eating a crepe. Creperies are easy to find, especially the "hole in the wall" places where you can order a crepe to go. We could have done that but I wanted to take my time to enjoy and hence chose Breizh Cafe; a famous restaurant with enormous lines at lunch time. 
The food, as well as its perfect corner location in the Marais district, is what makes Breizh Cafe so popular. The outside seating is limited, with only two tables. Luckily, we got one of them. In addition to crepes, Breizh Cafe is known for their apple ciders. The options are many and if you're so familiar with cider, I suggest you simply ask the waiter. It's the perfect summer drink and goes well with crepe. 
Despite ordering crepe for main course, we couldn't resist the mini crepes asked for the classic ones; i.e. salty and seaweed crepes. I could have them as apperatives every day.  
I don't recall the names of our crepes but Ozgur's contained lots of green and some goat cheese whereas mine had mushroom, ham, and some cheddar. They were both thin and crispy, with the stuffing dripping from the sides. 
Because we couldn't have enough of the delicious crepes, we ordered a last sweet one for dessert. I had read somewhere that Breizh Cafe's ginger and caramel crepe is a must so we tried that. The ginger flavor obviously dominated the caramel but as a ginger lover, I didn't mind at all. If you're not, I'd suggest you try the caramel only. 

..................................................................................................................................


Dessert at Carl Marletti and Gerard Mulot:  
We all know that the French produce great wines. But, I had no idea they made so amazing desserts. Laduree's macarons, for example, are delicious, but we had the chance to try out some other places that made exceptional macarons. Carl Marletti and Gerard Mulot became our favorites. 
Gerard Mulot's fruity flavored macarons were the best. They'd get crushed in my hand from the slightest touch; that's how fresh they were. 
Carl Marletti was recommended by our friend Evrim (thanks a lot!). The macarons were really tasty; in particular, the chocolate and lemon flavored ones. The transparent box was a perfect way to show the beautiful colors. I loved it. Yet, it was the chocolate dessert below that blew our minds away. 
It would be fair to say it was the best dessert I'd ever tasted. The milk chocolate was incredibly smooth and with every bite, it exploded in my mouth. There are no words to describe how much I enjoyed it.

...............................................................................................................................

Because I'm tired of writing anymore :), I'll leave you with some last pics without further information. Still, if you'd like to know more about them, please let me know and I'll be happy to share them with you. 
Chez Prune 
Patissier Chocolatier Demoulin
Yogurt Factory 



Chez Casimir
Address: 6 Rue de Belzunce, 75010
Metro: Gare du Nord veya Poissoniere
Phone: +33 1 48 78 28 80   

Le Comptoir du Relais
Address: 9 Carrefour de L'Odeon
Metro: Odeon
Phone: +33 1 44 27 07 97

Chez Michel
Address: 10 Rue de Belzunce, 75010
Metro: Gare du Nord veya Poissoniere
Phone: +33 1 44 53 06 20

Le Comptoir de la Gastronomie
Address: 34 Rue Montmartre 1st district
Metro: Les Halles
Phone: +33 1 42 33 31 32

Agape Substance
Address: 66 Rue Mazarine 6th district
Metro: Odeon
Phone: +33 1 43 29 33 83 

Breizh Cafe 
Address: 109 Rue Vieille du Temple 75003 
Phone: +33 1 42 72 13 77 
Web: www.breizhcafe.com

Carl Marletti
Address:: 51, Rue Censier 75005 
Phone: +33 1 43 31 68 12
Web: www.carlmarletti.com

Gerard Mulot
Address: 76, Rue de Seine, 75006 


6 comments:

  1. Yıldızcım eline sağlık ne emek vermişsin..Şimdi de Paris mi? :))) Bir itirafım var; ben de parise gittim ama senin burda söylediklerinin çoğunu yemedim, gerçi yiyecekle ilgili blog olmasının farkı da bu galiba ahaha :) "Yine mi salyangoz" dediğimi duydun demek? :) Galiba te3k bana göre olmayan şey o salyangozlar...Sevgiler canım!

    ReplyDelete
    Replies
    1. Gizemcim koptum yazını okuyunca. Valla ben bile kendime "yine mi salyangoz" dedim :))). Ben de pek düşkün değilim ama Paris'liler bu kadar seviyorsa elbette bir bildikleri var. Bir de "A Year in the Merde" kitabına göre, Paris'in mahallelerini numaralarına göre elinle takip edersen bir salyangozun kabuğunu oluşturuyormuş. Bomba değil mi? Bu seferki yazı çok uzun sürdü o yüzden beğenmene çok sevindim. Sevgiler :)

      Delete
  2. Yildiz'cim bu postu evde yeniden ele alip notlarimi almam gerekiyor ! Nefis denemeler yapmissiniz gercekten tebrik ederim.. Senin izini surmeyi cok seviyorum ve Paris'e gittigimde mutlaka bu onerilerden denemeliyim.. :) Hatta bu dusundugumden daha da yakin olabilir.. THY yine deli sacmasi bir kampanya ile bizi bilete bogdu sagolsun :))) :P

    ReplyDelete
    Replies
    1. Lulucum, senin yorumlarını okuduğumda çok mutlu oluyorum :). Umarım sen de en az bizim kadar beğenirsin. Brunch'ı mutlaka şaraplı yap; çok keyifli oluyor. THY'nin hangi kampanyası? Ben de istiyorum :). Gerçi Özgür'e de bütçesine de bay geldi artık bizim tatillerden o yüzden belki öğrenmesem daha iyi :)). Gidersen senin de keşiflerini kesin duymak isterim. Öptüm çok...

      Delete
  3. Merhaba Yildiz, sonunda yazabiliyorum, eylul ayi baya yogun gecti benim icin, evime donup de postlara bakmaya baslayinca, bir baktim bir suru harika post birikmis, postlarini uzun uzun incelemeyi sevdigimden, hep rahat genis bir zaman bekledim tum postlara bir kere de yorumlarimi yazmak icin. Kac kere actim actim, tam bakamadan kapamak zorunda kaldim. Ama dun aksam oncelik verip Paris postlarini ve Mimolett i okudum detayli, cok begendim. Bu Paris postuna gelirsek, super bir guide yapmissin, keske Paris te bir sene kalma sansim olsa da hepsini olmasa da listemdeki ve tavsiye edilen yerlerde tadimlar yapsam. Seninkileri de listeme ekliyorum bir sonraki Paris gezimiz icin : ) Ellerine saglik ve afiyet olsun canim, nasil yediniz bunca seyi diye dusundum cidden : )

    ReplyDelete
  4. Keşke Paris'e gitmeden önce Blogunuzu keşfetmiş olsaydım :(

    ReplyDelete

Would love to hear what you think!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...