Friday, January 18, 2013

Rüyalarımın Şehri New York...Bölüm 1 / An All Time Favorite...New York Part 1

Dünyada restoran sayısı ve çeşitliliği bakımından New York'un üstüne yok. İki sene orada yaşamama ve çılgınlar gibi gezmeme rağmen sürekli yeni restoranlar ve lezzetler keşfettim. Thai, Japon, Kore, Fransız, İspanyol, İtalyan, Hint, Güney Amerika, Portekiz, İsveç ve daha ne mutfaklar. Bu sebepten ötürü aklım hala o güzel şehirde ve her fırsatta da tekrar gidiyorum. İki yıllık birikimimi kağıda dökebilmek, bir NY rehberi oluşturabilmek bütün yazılar arasında en zoru oldu. Yazılacak o kadar şey var ki. Bu nedenle, beğendiğiniz bir yer varsa ve listede göremezseniz umarım anlayışla karşılarsınız.
Bütün mekanların ve gezdiğim yerlerin fotoğrafları yok. Daha detaylı bilgi isterseniz seve seve iletirim.
Yazıyı bir kaç bölüme ayırdım i) Restoranlar ii) Brunch Cafe Pastane ve Gündüz Kokteyl iii) Barlar ve Kulüpler iv) Alışveriş v) Müze, Sanat ve Seightseeing. İlk yazı birinci ve ikinci bölümü kapsıyor.
In terms of variety and numbers of restaurants, no other city in the world beats New York. Although I lived there for two years, new spots seemed to pop up each day. Thai, Japanese, Korean, French, Spanish, Italian, Indian, South American, Portuguese, Swedish, and so many more cuisines...I guess that's why I keep going back as often as possible. This has been the hardest post to write so far so I hope you do understand when you can't find a favorite restaurant of yours on the list. There's simply so much to write. 
Not all the places mentioned have pics. If you would want more detail or help on anything, I'd be more than happy to provide it to you. 
The post is split into two; with the second to come in a few days. This one includes restaurants, brunch, cafes, and bakeries and the next post bars and clubs, shopping, and sightseeing. 

...................................................................................................................................................


RESTORANLAR / RESTAURANTS: 

Sea:  
Brooklyn'de yer alan bu Thai restoranı NY'daki favori yerlerimden birisi. Gerek dekorasyon, gerek ortam, gerekse de yemekler çok güzel. Özellikle dekorasyon insanın aklını başından alıyor. İstanbul'da trendy bir mekan açmayı düşünürseniz mutlaka buraya uğramanızı tavsiye ederim. Fiyatlar da hem İstanbul hem Manhattan ile kıyaslandığında gerçekten çok uygun. Rezervasyon yapılmıyor. Haftasonları biraz beklemeyi gerektirse de hiç sıkılmazsınız, çünkü barda takılıp bugüne kadar içtiğim en iyi mojitolardan birisini deneme fırsatı bulmuş olursunuz. Sea'ye en kolay gidiş L hattına binip Bedford Avenue'de inmeniz. Oradan yürüyerek iki dakika mesafede restoran. 
This amazing Thai restaurant in the heart of Brooklyn Williamsburgh is one of a few places that manages to get the Manhattan crowd to leave their island. The atmosphere, decoration, price, and amazing Mojitos is what makes this place so popular. 

Peasant:
Peasant Little Italy'de yer alan, favori İtalyan restoranım. İki katlı, oldukça popüler, yoğun ahşap, sarımsak ve tam buğday ekmeğinden oluşan bir dekorasyona sahip. Sıcak ve samimi dursa da çalışanlarının havasından geçilmiyor. Mutlaka öncesinden rezervasyon yaptırmak ve bahşişi de %15 değil %20 vermek lazım, aksi halde surat asıyorlar. Ama değdiğine garanti ederim. Özellikle yemekleri ve gidenler itibariyle ortamı Pesant'ı inanılmaz revaçta bir hale getiriyor. En son gittiğimde pizza servis etmiyorlardı, ama harika ve farklı tatlarda makarna çeşitleri var.
When it comes to Italian food, what better place than Little Italy and Peasant. The wooden decor and whole wheat bread makes you feel as if in a cozy Italian home. The pasta is yummy. 

Shake Shack: 
Shake Schack'i restoranlar arasına koydum ama aslında burası Madison Square Park içerisinde yer alan bir büfe. NY'lulara sorarsanız dünyanın en güzel hamburgeri burada yapılıyor. Büfenin önündeki 45 dakikalık kuyruk düşünülürse haklı da olabilirler. Shake Schack'in bir kaç yeri daha var ama en güzeli ve ilki Madison Square Park içerisindeki olduğundan onu tavsiye ederim. Güzel ve sıcak bir günde gidin ki dışarıda oturduğunuzda donmayın. Çizburgerden şaşmayın derim. 
Who would think that I would stay in line for and hour just to buy a burger and eat it in the cold. But that's what Shake Schack is all about. The unbearable wait for an amazing cheeseburger.  


Mercat: 
Mercat'ın kapanmış olabileceğini düşündüğüm halde burayı yazmadan edemeyeceğim. Belki hala açıktır umuduyla. Catalan mutfağı ve inanılmaz İspanyol şaraplarından oluşan harika bir menüsü var. Bana göre NY'daki en iyi İspanyol restoranı. Özellikle tapas seviyorsanız burası kaçmaz. 
Unfortunately I've heard that this Catalan restaurant has closed down but in hope that it's just false rumor, I wanted to mention it. Delicious tapas and great Spanish wine at affordable prices.  


Saravana Bahavan:
Hint yemeği sevmiyorsanız bile bu Güney Hint mutfağından oluşan restoranı denemelisiniz. Yemeklerin tamamı vejeteryan ama sözde "gurme" :) olan ben bile vejeteryan yemek yediğimi ikinci gidişimde anladım. Hi nt mahallesinde yer aldığı için Hintli ziyaretçisi çoğunlukta olsa bile yabancıların da tercih ettiği bir yer. Michelin recommended olduğunu gördüğümde bayağı bir şaşırmıştım. Mutlaka istemeniz gerekenler masala dosa (patatesli kızarmış huni şeklindeki lavaş), idly (beyaz puflar), thali (ortaya karışık) ve King Fisher bira. Lexington Ave. ve 26th street kesişmesinde yer alıyor. 6 local yeşil hatta binip 28th street istasyonunda inip oradan yürüyebilirsiniz.  
There is no better Indian restaurant then Saravana Bahavan. Serving south Indian vegeterian food, this restaurant keeps getting Michelin Recommended. The masala dosa, idly, thali plate, and King Fisher beer are all a musts. 

Yuva Frontier Indian Grill: 
Daha şık ve geleneksel bir Hint restoranına gitmek isterseniz tavsiyem burası. Saravana Bhavan Güney Hint mutfağı servis ederken burada Kuzey Hint mufağı ağırlıkta. Tavuklu yemeklerin hepsi birbirinden güzel. Yemekleri yanı sıra çeşitli bir şarap menüsü mevcut. Daha önce denemediyseniz Gavi de Gavi beyaz benim en beğendiklerim arasında. 
For a more traditional and non vegeterian choice, Yuva on the upper east close to Bloomingdales serve some great gravy dishes. The prices are above average. 

Peter Luger Steakhouse: 
NY'a gelip de steakhouse'da yemek yemezseniz olmaz. En popüleri de Brooklyn'de yer alan Peter Luger. Manhattan'lıların Brooklyn'i pek sevmediğini Sex and the City dizisini izlemiş ya da NY'a gitmiş olanlar bilir. Ona rağmen Peter Lugars için sürekli gidiyorlar. 
Peter Luger is probably THE steakhouse in NY. Although in Brooklyn, it's always crowded and reservation is a must.

Boka: 
East Village'daki Kore restoranı hayatınızda denemediğiniz tatları size sunacaktır. İsimlerini çok iyi hatırlamıyorum o yüzden biraz atacağım ama kızarmış acılı tavuk kanatları mutlaka denenmeli. Ek olarak fotoğraflarda göreceğiniz Korean pancake, hamburger ve büyük ihtimalle adı bibimbap olan tofu'lu bir yemek. Pilavla servis ediliyor ve önünde karıştırıyorlar. Yemeğin yanında Korelilerin içkisi olan Soju isteyin. Fiyatlar uygun ve mutlaka gidilmesi gereken yerlerden birisi. Rezervasyona veya çok şık giyinmeye gerek yok. Restoran St. Marks Place'de ve genellikle gençlerin tercih ettiği bir yer. 
Boka in the East Village at St. Marks Place serves amazing Korean food. The spicy fried chicken, Korean Pancakes, burgers I can't remember the name of, and bibimbap are my favorites. Definitely don't dress up. 

Macao Trading Co: 
Chelsea'deki Macao, NY'un en popüler restoranlarından birisi. Bu nedenle mutlaka bir hafta öncesinden yer ayırtın. Yemekleri ufak tadımlıklardan oluşuyor ve çok lezzetli. Çin ve Portekiz füzyon mutfağı olarak konumlandırılabilir. İster baş başa, ister arkadaşlarla kalabalık bir grup olarak denemek için güzel. Alt kattaki masa düzeni romantik bir akşam geçirmeyi ideal kılacak bir düzene sahip. Yüksek tavan ve metal ağırlıklı dekora bayıldım. Başkalarıyla tanışmak isterseniz yemek öncesi biraz barda takılmak için vakit ayırın. 
Macao Trading Co is all about decor with its high ceilings and industrial iron work. The food is a blend of Chinese and Portuguese and best for sharing. Do make a reservation in advance and when you go, spend some time at the bar before you get seated.     

Budakkan: 
Chelsea'deki Uzak Doğu restoranına en son 2010 yılında gitmiştim. Oldukça şık ve pahalı bir yer. Buddha Bar'a daha önce gittiyseniz orayı andırdığını söyleyebilirim. İçerideki kocaman Buddha heykelinin de etkisi vardır mutlaka. 
The fancy and expensive restaurant in Chelsea strongly reminds me of Buddha Bar. More than the food, I remember how fancy dressed everyone was. 

Adrienne's Pizza Bar: 
Wall Street'te yer alan Adrienne's, fotoğrafta görebileceğiniz tarzda devasa boyutlarda kare tepsi içerisinde servis edilen pizza hazırlıyor. Malzemesinin bolluğu ve lezzeti burayı Wall Street'in vazgeçilmezlerinden birisi haline getirdi. Bulunduğu sokak trafiğe kapalı ve birbirinden farklı restoranlarla dolu. Yemek için gitmeseniz bile iş çıkışı takım elbiseli insanlarla hayat bulan caddede oturup bir bira veya şarap içip etrafı izleyin.
In the heart of Wall Street, Adrienne's is always filled with people who come to have a slice of their delicious pie pizza. 
http://www.adriennespizzabar.com/


Beauty&Essex: 
Bu aralar Manhattan'ın en trendi restoranı hiç tartışmasız Beauty&Essex. Girilmesi oldukça zormuş. Sahibi genellikle tanıdıklarına yer ayırıyormuş ama denemekte fayda var. Ben son dakika yer ayırtmaya çalıştığım için mümkün olmadı ama siz daha şanslı olabilirsiniz. Belki de korkuttukları kadar değildir. Özellikle barı, görülmek ve görmek için gelenlerle dolup taşıyormuş. 
Beauty&Essex is New Yorkers latest favorite. I've never been but it's supposed to be pretty difficult to get in. Do let me know if you do. 

Ippudo: 
East Village'de yer alan bu Uzak Doğu restoranı özellikle Ramen'i ile çok meşhur. Wagamama'nın Ramen'ini beğeniyorsanız buraninkine hayran kalacaksınız. Rezervasyon yaptırmanız önerilir. 
Ippudo is the reason so many others like myself fell in love with ramen. I'd recommend you reserve in advance and don't let the hugh menu distract you. Go straight for the ramen. 


....................................................................................................................................................

BRUNCH, CAFÉ VE PASTANE / BRUNCH, CAFE AND PASTRY SHOPS:

Balthazar: 
Manhattan'ın ünlü Balthazar'ını bir çoğunuz duymuşsunuzdur. Sex and the City dizisinde defalarca adı geçmiş, yerli yabancı herkesin çok sevdiği, Soho'da yer alan bir French bistro. Akşam için de gidilir ama benim tercihim brunch ya da en kötü öğle yemeği. Rezervasyon yaptırmak zor ama kapıya adınızı yazdırıp yarım saat sonra masanız hazır bir şekilde dönebilirsiniz. Bir diğer seçenekse barda oturmak. Benim tercihim hep o yönde olmuştur. Kızarmış patatesleri dünyanın en iyisi. Ek olarak deniz ürünleri tabağı, eggs benedict ve quiche'leri çok başarılı. Yanında bir kadeh şampanya da aldınız mı ve kendinizi NY'da harika hissedeceksiniz. 
Does this place even need introduction? If you are a Sex and the City fan, then definitely not. Skip the dinner and go for brunch. Have a mimosa or a glass of champagne at the bar with some oysters, french frice, and eggs benedict. Don't wait to get seated as the bar is so much more fun. 

Miss Favela: 
Burayı herkesten duyamazsınız o yüzden kendinizi şanslı sayabilirsiniz :). Brooklyn'de yer alan bu Latin cafesi, Cumartesi brunch'larıyla meşhur. Caipirinha pitcher ve sosis, fasülye vb. ağır lezzetlerden oluşan Latin kahvaltısıyla sizi başka bir boyuta taşıyor. Daha saat öğlen dört olmadan zil zurna sarhoşsunuz. Miss Favela'nın en güzel yanı ise Brezilya karnavalını hatırlatan samba çalan müzik grubu ve yemek yemeye gelen latinlerin çılgınlar gibi dans etmesi. Çok küçük bir yer o yüzden ağzına kadar doluyor. Hala büyüsünü bozmadıysa harika bir yer. Gitmeden önce mutlaka arayın ve bir Cumartesi için olsun. 
You will thank me for this place. On Saturdays, Miss Favela bring the Brezilian carneval to Brooklyn in its tiny but lively cafe. With super strong caipirinha pitchers and live samba music you will surely be drunk before 4pm. 

Pastis: 
Yine Balthazar'ın işletmecisinin kurduğu bu French Bistro, neredeyse Balthazar kadar popüler ve bu sefer Meatpacking District'te. Hava güzelse dışarda oturup bu canlı bölgede geleni geçeni izleyin. Yine brunch için gitmenizi öneririm ama akşam yemeği için gidecekseniz de steak'lerinden denemenizi öneririm. Rezervasyon tercih edilir.  
Pancake'lerine bayılmadım. Açıkçası biraz kuru buldum ama belki siz daha şanslı çıkarsınız. 
Located in the Meatpacking district, Peasant is similar to Balthazar in terms of both menu and decoration. This comes as no surprise considering they are both owned by Keith McNally. As with Balthazar, I prefer to go to Pastis for brunch and then continue with some chill out time at the Chelsea Market. 

Bar 89: 
Bar 89 Soho'nun göbeğinde yer alan bir cafe. Kokteylleri ve spicy wings'leri inanılmaz. Alışveriş sonrası bir içki için de ideal. Üst katta yer alan tuvaletleri çok enteresan o yüzden ihtiyacınız yoksa bile makyajınızı tazelemek için ziyaret edin. Yeri Soho'da UGG mağazasının hemen yanında. 
What I love most about this Soho spot is its spicy wing, delicious coctails, and amazingly high ceilings. Do take a look at the toilets upstairs as they are pretty interesting.  

Felix: 
Yine Soho'da yer alan Felix akşam üstü bir içki ve sohbet için ideal. Özellikle Pazarları, Felix Bebek'teki Lucca gibi oluyor, adım atmak adeta zorlaşıyor. Yemek için gitmek isterseniz, menüsü Balthazar ve Pastis'inkine benziyor. Ancak NY'lular gibi takılmak isterseniz öncelikli olarak ayaküstü içki ve belki ufak atıştırmalıklar için gitmelisiniz.    
Felix is the perfect place for a Sunday afternoon drink with friends. It's also a great hook up place (or at least was while I was there).  

Magnolia Bakery: 
West Village'deki ünlü cup cake'çi başarısı itibariyle bir çok pastacının hayali. Oturacak yer yok ama cup cake'inizi "to go" alıp yakındaki parkta keyfini çıkartabilirsiniz. Kahve de satıldığı için otururken donma tehlikesi yaşamazsınız. Favori cup cake'im Red Velvet. Yine Sex and the City dizisiyle popülerlik kazanan yerlerden birisi olan Magnolia Bakery, haftasonları en az yarım saatlik bir kuyruğa sahip oluyor. O yüzden gidebilirseniz hafta içi gidin. Bloomingdale's mağazalarının içinde de Magnolia Bakery'ye rastlamanız mümkün o yüzden çok vaktiniz yoksa alışveriş sırasında onlardan birisine uğrayabilirsiniz ama asıl yeri West Village'de. Civarda küçük butik dükkanlar da olduğu için bir kaç saat ayırmaya değer. Marc by Marc Jacobs mağazası hemen yakınında. Bleecker ve 11th street kesişiminde yer alıyor. 
Probably the most famous cup cake bakery on the entire planet (although my favorite is Hummingbird in London), Magnolia in the West Village has no problems in finding customers. Unfortunately it's take away only but you can enjoy your cup cake in the nearby park. If you have limited time, just spot by any of the Magnolia Bakery's inside the Bloomingdale's stores.  


Baked by Melissa: 
Magnolia kadar olmasa da yine popülerlik kazanmış bir diğer cup cake'çi Baked by Melissa. Soho'da duvardaki bir tezgahtan satış yapan yer mini cupcake'leriyle meşhur. Gerçeğini isterseniz boyutları o kadar küçüktü ki tadından pek bir şey anlamadım. Yine de görüntüsü bile yeter. Aynı dükkanın daha büyüğü Grand Central istasyonunun içinde de yer alıyor. 
Baked by Melissa is known for their mini cupcakes. In my sense the look is definitely better than the taste but the two stores (one in Soho and the other inside of Grand Central) are conveniently situated and the do look tempting. 

The Smile: 
Yine Soho'da fakat bu sefer Broadway'in doğusunda, biraz daha sessiz bir caddede yer alan The Smile'ı Türkiye'deki bir dergi sayesinde öğrendim. İyi ki de öğrenmişim. Öğle saatlerinde tıka basa dolan cafe organik ve nispeten hafif tatlarıyla hem karnı doyuruyor hem vicdanı rahat tutuyor. Yoğun ahşap ağırlıklı olduğu için çok sıcak ve samimi bir hava yakalanmış. İnsanların birbirini sürekli selamlamasından, müdavimlerinin çok olduğunu anladık. Rezervasyona gerek yok. 
Again in Soho, the Smile is a warm and welcoming cafe with light and fresh options. The place is always packed with locals who all seem to know each other. 



Grom: 
Canınız dondurma çektiyse İtalyan arkadaşlarımın beni götürdüğü, "hakiki" İtalyan dondurmasının satıldığı West Village'daki Grom'a gitmenizi öneririm. Çoğu dondurmacıda olduğu gibi açıkta sergilenmiyor, onun yerine kapalı metal kutularda muhafaza ediliyor dondurma çeşitleri. Gerçek İtalyan dondurması böyle olurmuş diye öğrendim. 
If you crave ice cream, definitely try out this shop my Italian friends told me is the closest you can get to a "real" Italian ice cream store back home. Here the ice creams are well preserved and not fancied up. 

Taim ve Creperie: 
Son gidişimde keşfettiğim Soho'daki bu ayaküstü atıştırmalık iki farklı yere bayıldım. Yan yana sayılırlar. İkisini de deneyin; mantık aynı, lezzet ise tamamen farklı. Creperie'de krep, Taim'deyse falafel, humus vb. tanıdık tatlar mevcut. 
These two "grab a quick bite and go" places are both lovely. One serves crepes and the other Mediterranean dishes with falafel in most. 


16 comments:

  1. Ne büyük emek vermişsin Yıldızcım öncelikle eline sağlık. NewYork'u çok görmek istiyorum bu yüzden ilgiyle okudum ve fotoğraflara baktım. Şuan her birini çok merak ediyorum!

    ReplyDelete
    Replies
    1. Çok sağol Gizemcim :). Kaç zamandır yazmak istiyorum, bir türlü fırsat bulamamıştım. Haftaya da ikinci bölümü post edeceğim. Umarım onu da beğenirsin. İyi haftasonları!

      Delete
  2. Harika bir post olmuş, Ny görmeyi çok istediğim bir şehir ve giderken bu postun printini alacağım yanıma mutlaka :)

    http://bir-alisveriskoligin-itiraflari.blogspot.com/

    ReplyDelete
    Replies
    1. Çok teşekkürler canım. o kadar çok yazılacak şey vardı ki ancak iki posta sığdırabildim :). NY'a gidersen bahar mevsimlerini tercih et, en güzel zamanları. özellikle mayıs ve eylül çok güzel oluyor genellikle.

      Delete
  3. aman tanrim harika ve detayli bir NY postu olmus bu yildiz'cim! kesinlikle NY'a gidilirken ciktisi alinacak oyle gidilecek her damaga gore bir yer daha ne olsun .Heryeri ayri ayri cok begendim ama hele o magnolia bakerydeki cupcakeler yok mu su an yanimda olsaydida bu postu oyle okusaydim super olurdu :)) bir tanidik var listede o da grom, floransada yemistik ve cok lezizdi gercekten :) bende newyork'u cok gormek istiyorum ama seneye olur heralde bu senede avrupayla idare etcez artik gibi gorunuyor:)

    ReplyDelete
    Replies
    1. Ben de çocuk yapmak istiyorum artık. kocam da artık biz de avrupayla idare ederiz bir süre dedi :)). NY'a kadar yolun Londra'ya düşerse o zaman da hummingbird bakery'ye mutlaka uğra ve red velvet cupcake'lerinden iste. magnolia'ya bayılsam da favorim hummingbird :).

      Delete
  4. Bir New Yorker bile böyle özenli bir yazıyı harika fotoğraflarıyla birlikte yazabilir mi acaba? Böylesi bir derleme yapmanın zorluğunu biliyorum, harika olmuş. Birazdan ikinci bölümü de okuyacağım. Ufukta bi NY görünmese de ilgimi çekiyor, hiç bildiğim bi dünya değil çünkü.
    Sevgiler, kolay gelsin

    ReplyDelete
    Replies
    1. Güzel yorumların için çok ama çok teşekkürler. bu yazıyı bir araya getirebilmek için herhalde en çok zaman harcadığım yazı oldu. ama kendi arşivim için bile çok faydalı oldu :). tabi her dakika yeni mekanlar açılıyor, eskileri kapanıyor o yüzden bir süre sonra update etmem gerekecek büyük ihtimalle ama şimdilik idare eder sanırım :). NY'a kesin gitmelisin. En güzel zamanı bahar ya da sonbahar.

      Delete
  5. Yildoz cok sevap kazandin bu yaziyla. Kac saatlik kac gunluk bir arastirmada bile boylesibe bir liste olusturmak munkun olmazdi. Sayende sadece gitmedi kaldi. Ny kisa bir tatil alamayacagi icin kayrayi buyusun diye bekliyoruz ama sanirim gitmek istedigim ve gittigimde doyamiyacagim bir sehir olacak:)) o velvet cake icin ise öLürum:))

    ReplyDelete
    Replies
    1. o velvet cake için ben de ölebilirim. Londra'da Humingbird bakery daha da güzelini yapıyor. oralara yolun düşerse kesin ye. kutusuna da bayılacaksın. tabi amerikada da magnolia vazgeçilmez. her dakka yeni yerler açıldığı için kaçırdıklarım olabilir; onlara da, gittiğinde sen destek olursun update etmeme :)

      Delete
  6. Yildizcim, ogle yemegi oncesi kendime iskence yapayim dedim ve bu agiz sulandirici postunu okudum, ne yapicam ben simdi : ) Ne sanslisin iki sene yasamissin bu guzel sehri, o tadlari bolca yemissin, benim de hayalim NY ta bir sure yasamak : ) Nasil ozledim NY u, bu nisanda iki sene olacak en son gidisimizden. Ben de donunce denediklerimizi bir postta paylasmistim, bazilari ortak. Bakmak istersen burada http://lilamoonlight.blogspot.it/2011/04/my-new-york-guide.html
    Bir suru yeni yeri de ogrendim bu post sayesinde, insallah bu sene yine gideriz, ve kulaklarini da cinlatirim oralardan : ) Grom u orada gormekte hos oldu, Floransa da da en sevdigim dondurmacilardan biridir : )

    ReplyDelete
    Replies
    1. Bakmaz mıyım Aylincim, bayıldım senin de yazına. hatta bir çok ortak yere gitmişiz. Grom gerçekten de çok güzel. istanbul'da da Mua gelatoya bayılıyorum. Gitmediysen orayı da tavsiye ederim.

      http://tuzvekarabiber.blogspot.com/2012/03/mua-gelato-bellissimo.html

      NY'da yaşamak gerçekten büyüleyiciydi. Hala her sene mutlaka gitmeye çalışıyorum. neyse ki sürekli evlenenen MBA'den arkadaşlarım oluyor ki bahanem oluyor :)).

      Delete
    2. Canim MUA yi denedim ilk acildigi zaman, cok begendim, sahibi kadin Floransali hatta, baya anlatmistik, hikayesi cok ilginc. Bu yaz belki oraya da gideriz seninle : ) NY a senede bir gidebildigin icin de cok sanslisin : )

      Delete
    3. Bu dakikaya kadar şansım yaver gitti ama artık arkadaşlarım başka yerlerde evlenmeye başladı :). gerçi o da fena değil, yeni yerler görmüş oluyorum. MUA'yı yaparız valla beraber. Hayatta hayır demem oraya :). Gerçi yoort çıkınca, daha az kalorisiyle biraz dondurmacımı sattım sayılır ama yaza tekrar aşkımız alevlenir.

      Delete
  7. Magnolia Bakery insanın içine girince çıkmak istemeyeceği bir yer gibi gözüküyor. Güzel bir derleme olmuş. NY'a gidince bir kısmına mutlaka uğrayacağım.
    İzmir'e de bekleriz.
    T.

    ReplyDelete
    Replies
    1. Güzel yorum için çok teşekkürler. Londra'da da Hummingbird Bakery var, orası da inanılmaz. Bir de yine Londra'da hayatımda gittiğim en güzel çikolatacı, Paul A Young. Oralara yolun düşerse mutlaka o ikisine de gitmeni tavsiye ederim. Annem İzmir'li olmasına rağmen Çeşme'den başka pek oraları gezme fırsatım olmadı. Haziran'da bir düğün var, onunla başlayacağım :). Sevgiler, yıldız

      Delete

Would love to hear what you think!

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...