İstanbul'da yeterince iyi Fransız restoranı yok diye hep şikayet ederim. Yemeklerini beğendiğim La Brise'ye bile bir kere gitmiştim. Bunun sebebi hem menüsünün kısıtlı hem de Taksim'deki restoranının yetersiz kapasitede olmasıydı. Nişantaşı Mim Kemal Öke'deki yeni yerini gördüğümde ne kadar sevindiğimi anlatamam. İç ve dış mekanıyla daha fazla kişiye hizmet veren restoran genişlemiş menüsüyle daha da iyi olmuş. Son zamanların en gözde caddelerden birisi olan Mim Kemal Öke'de yer alması, La Brise'yi daha ilk günden İstanbul'un en favorileri arasına yerleştirdi.
I've always complained that Istanbul lacks good French restaurants. I did enjoy the food at La Brise, but even there we only went once. Not only did the menu fall short, but also was the seating limited. I was therefore really happy to hear that it had opened in Nisantasi. With both indoor and outdoor area, La Brise Nisantasi has both expanded its seating and improved its menu. La Brise is located on the popular Mim Kemal Oke, and hence has managed to already place itself among the favorites in town.
................................................................................................................................
Havanın güzel olmasıyla dışarısı için rezervasyon yaptırdık. Beyoğlu'ndaki bistro havası burada da korunmuş; sarı ve koyu ahşap ağırlıklı dekorasyonuyla La Brise çok sıcak bir havayı yakalamayı başarmış.
Using mainly dark wood and the color yellow on the walls, La Brise has managed to create a bistro like and warm feel.
İçerisi de en az dışarısı kadar güzeldi. Kendimi barda elimde bir kadeh şarapla iş sonrası keyif yaparken hayal edebildim.
İstenilen şarabın kadehte sipariş verilmesini sağlayan, Doluca'nın düzenlediği yedinci "İstanbul Kadeh Kaldırıyor" etkinliği La Brise'de de geçerliydi. Biz de fırsattan istifade her yemekle farklı bir şarabı denedik. Özellikle sınırlı sayıda üretilmiş, şişesinin bulunmasının bile zor olduğu Alçıtepe ve Signium şaraplarını kadehte içebildiğimiz için çok mutluyduk.
Kadehlere takılan etiketleri saklamayı ihmal etmedik. Başlangıç olarak foie gras (kaz ciğeri) istediğim için yanında en uyumlu şaraplardan birisi olan köpüklü şarap, proseccoyu tercih ettim.
Thanks to an event organized by the Turkish wine producer Doluca, we got to taste delicious and limited boutique wines by the glass. Alcitepe and Signium were our favorites.
Kaz ciğeri sote, eski La Brise'de olmayan, çok güzel bir başlangıç olmuştu. Paris'ten yeni gelmiş, foie gras'nın her çeşidini denemiş birisi olarak, bunu gerçekten çok beğendim. Yanındaki patates püresi benzeri garnitür irmikten yapılmış ve balzamik sirke ile karışınca harika bir tat ortaya çıkmıştı.
Having just got back from Paris and tried all kinds of foie gras, I really appreciated that the sauteed foie gras was extremely delicious. The mashed potato like side dish, which in fact was semolina, came as a pleasant surprise.
Özgür'ün istediği kızarmış camembert peyniri ilk etapta çok lezzetli olsa da bir süre sonra ağır geldi. Ben camembert'i kendi doğal haliyle tercih ediyorum ama Özgür çok beğendi. Farklılık katmış olmaları benim de hoşuma gitti. Yanındaki ev yapımı chutney bana göre peynir çok bir katkı sağlamamıştı ama kendi içinde oldukça lezzetliydi.
The fried camembert cheese was great in the beginning but after a while became too heavy. The home made chutney on the side was tasty in itself but didn't add to the whole.
Ana yemek olarak ikimiz de et tercih ettik. Özgür'ün sipariş verdiği sote mercimekle servis edilen kuzu pirzola confit, sadece kendisi tarafından değil, yan masadan da tam puan aldı. Hem çok hafif, hem güzel bir kombinasyon oluşturmuştu.
As always the healthiest among us, Ozgur ordered the lamb chops confit with sautee lentils. Not only was it light, but also got top score from both Ozgur and the table next to us.
Benim için Fransız restoranının üç anlamı var: kızarmış patates, foie gras ve biftek. O yüzden menüdeki pepper steak, yani biberli bonfileyi istedim. Düşündükçe ağzım sulanıyor. Patates İstanbul'da yediğim en iyilerdendi. Et kalın, yumuşak ve suluydu. Oldukça aromalıydı. Tereyağı benzeri katı bir sos gelmişti, inanılmazdı. Bu yemeği söylemek için eti seviyor olmanız lazım.
My choice of pepper steak was definitely the right one. Juicy, tender and aromatic, the steak was a feast. The fries were among the best I'd had in Turkey and the butter like thick sauce just heavenly.
Tatlı olarak chocolate mousse isteyip paylaştık. İyi ki de öyle yapmışız. İnanılmaz yoğun bir tada sahipti. Adeta her kaşıkta kocaman bir çikolata parçası varmış gibiydi. Dolaptan yeni çıkarılmış, tam olması gereken soğukluktaydı. Mutlaka denemeniz lazım.
For dessert, we shared the chocolate mousse. It was thick, intense, and with every spoon, I felt as if eating a chocolate bar. We both loved it.
La Brise'de harika bir akşam geçirdik. Yazının başında söylediğim gibi burası iş çıkışı sıklıkla gelip barında bir içki içeceğim, arkadaşlarımla kalabalık ve gürültülü bir yemek yiyebileceğim bir restoran. Özellikle NY'da görüp de çok sevdiğimiz bistro tarzı restoranların İstanbul'da da artması çok ama çok güzel.
We had a wonderful evening at La Brise. As a fan of the many bistros in NY, I'm so happy for this increasing trend in Istanbul.
Fiyatlara gelince, başlangıçlar 16-45TL, ana yemekler ise 35-55TL arasında değişiyor.
As for the prices; the starters were around 16-45TL and the main courses around 35-55TL.
I've always complained that Istanbul lacks good French restaurants. I did enjoy the food at La Brise, but even there we only went once. Not only did the menu fall short, but also was the seating limited. I was therefore really happy to hear that it had opened in Nisantasi. With both indoor and outdoor area, La Brise Nisantasi has both expanded its seating and improved its menu. La Brise is located on the popular Mim Kemal Oke, and hence has managed to already place itself among the favorites in town.
................................................................................................................................
Havanın güzel olmasıyla dışarısı için rezervasyon yaptırdık. Beyoğlu'ndaki bistro havası burada da korunmuş; sarı ve koyu ahşap ağırlıklı dekorasyonuyla La Brise çok sıcak bir havayı yakalamayı başarmış.
Using mainly dark wood and the color yellow on the walls, La Brise has managed to create a bistro like and warm feel.
İçerisi de en az dışarısı kadar güzeldi. Kendimi barda elimde bir kadeh şarapla iş sonrası keyif yaparken hayal edebildim.
İstenilen şarabın kadehte sipariş verilmesini sağlayan, Doluca'nın düzenlediği yedinci "İstanbul Kadeh Kaldırıyor" etkinliği La Brise'de de geçerliydi. Biz de fırsattan istifade her yemekle farklı bir şarabı denedik. Özellikle sınırlı sayıda üretilmiş, şişesinin bulunmasının bile zor olduğu Alçıtepe ve Signium şaraplarını kadehte içebildiğimiz için çok mutluyduk.
Kadehlere takılan etiketleri saklamayı ihmal etmedik. Başlangıç olarak foie gras (kaz ciğeri) istediğim için yanında en uyumlu şaraplardan birisi olan köpüklü şarap, proseccoyu tercih ettim.
Thanks to an event organized by the Turkish wine producer Doluca, we got to taste delicious and limited boutique wines by the glass. Alcitepe and Signium were our favorites.
Kaz ciğeri sote, eski La Brise'de olmayan, çok güzel bir başlangıç olmuştu. Paris'ten yeni gelmiş, foie gras'nın her çeşidini denemiş birisi olarak, bunu gerçekten çok beğendim. Yanındaki patates püresi benzeri garnitür irmikten yapılmış ve balzamik sirke ile karışınca harika bir tat ortaya çıkmıştı.
Having just got back from Paris and tried all kinds of foie gras, I really appreciated that the sauteed foie gras was extremely delicious. The mashed potato like side dish, which in fact was semolina, came as a pleasant surprise.
Özgür'ün istediği kızarmış camembert peyniri ilk etapta çok lezzetli olsa da bir süre sonra ağır geldi. Ben camembert'i kendi doğal haliyle tercih ediyorum ama Özgür çok beğendi. Farklılık katmış olmaları benim de hoşuma gitti. Yanındaki ev yapımı chutney bana göre peynir çok bir katkı sağlamamıştı ama kendi içinde oldukça lezzetliydi.
The fried camembert cheese was great in the beginning but after a while became too heavy. The home made chutney on the side was tasty in itself but didn't add to the whole.
Ana yemek olarak ikimiz de et tercih ettik. Özgür'ün sipariş verdiği sote mercimekle servis edilen kuzu pirzola confit, sadece kendisi tarafından değil, yan masadan da tam puan aldı. Hem çok hafif, hem güzel bir kombinasyon oluşturmuştu.
As always the healthiest among us, Ozgur ordered the lamb chops confit with sautee lentils. Not only was it light, but also got top score from both Ozgur and the table next to us.
Benim için Fransız restoranının üç anlamı var: kızarmış patates, foie gras ve biftek. O yüzden menüdeki pepper steak, yani biberli bonfileyi istedim. Düşündükçe ağzım sulanıyor. Patates İstanbul'da yediğim en iyilerdendi. Et kalın, yumuşak ve suluydu. Oldukça aromalıydı. Tereyağı benzeri katı bir sos gelmişti, inanılmazdı. Bu yemeği söylemek için eti seviyor olmanız lazım.
My choice of pepper steak was definitely the right one. Juicy, tender and aromatic, the steak was a feast. The fries were among the best I'd had in Turkey and the butter like thick sauce just heavenly.
Tatlı olarak chocolate mousse isteyip paylaştık. İyi ki de öyle yapmışız. İnanılmaz yoğun bir tada sahipti. Adeta her kaşıkta kocaman bir çikolata parçası varmış gibiydi. Dolaptan yeni çıkarılmış, tam olması gereken soğukluktaydı. Mutlaka denemeniz lazım.
For dessert, we shared the chocolate mousse. It was thick, intense, and with every spoon, I felt as if eating a chocolate bar. We both loved it.
La Brise'de harika bir akşam geçirdik. Yazının başında söylediğim gibi burası iş çıkışı sıklıkla gelip barında bir içki içeceğim, arkadaşlarımla kalabalık ve gürültülü bir yemek yiyebileceğim bir restoran. Özellikle NY'da görüp de çok sevdiğimiz bistro tarzı restoranların İstanbul'da da artması çok ama çok güzel.
We had a wonderful evening at La Brise. As a fan of the many bistros in NY, I'm so happy for this increasing trend in Istanbul.
Fiyatlara gelince, başlangıçlar 16-45TL, ana yemekler ise 35-55TL arasında değişiyor.
As for the prices; the starters were around 16-45TL and the main courses around 35-55TL.
Mekan ne güzel, çok sıcak, renkleri ve atmosferi çok hoşuma gitti. Fransız restoranlarından kopamadın Yıldızcım, Paris etkisi sürüyor :) O patatesler sanki bildiğimiz patates gibi dğeil çok değişik ve elzzetli görünüyor.p Eline sağlık canım!
ReplyDeleteGizemcim, çok gecikmeli de olsa dönüşümü yapıyorum :). Fransız restoranlarından kopabilir miyim hiç. hatta dönüşümü yapana kadar tekrar parise gidiyorum yakında :). la briseye bir daha gitme fırsatım olmadı ama en kısa zamanda inşallah. sen gittin mi?
Deletehmmm bu mekani kacirmisim ben.. senden ogrendim simdi ,harikaymis.. En kisa surede denemeli ve izlerini surmeliyim diye dusunuyorummmm ;) bayram sonrasi ilk firsat ;)
ReplyDeleteLulucum, inanılmaz yoğun iş temposu yüzünden bloga hiç vakit ayıramadım. şimdi ancak. gidebildin mi la brise'ye, merak ettim beğendin mi?
Deletebu post sayesinde harika bir ziyafet çektim, çok teşekkür ederim.
ReplyDeleteyemeyi, gezmeyi ve yazmayı hiç bırakmayın.
bu güzel yorumunuza ancak dönebiliyorum. tavsiyenizi dinleyeceğime inanılmaz yoğun iş temposuna dalıp ihmal ettim blogu. ama tekrar geri döndüm. bu sefer son sürat inşallah :). takip etmeye devam ederseniz çok sevinirim!
Deletebu post sayesinde harika bir ziyafet çektim, çok teşekkür ederim.
ReplyDeleteyemeyi, gezmeyi ve yazmayı bırakmayın
Merhaba ben blogunuzu yeni keşfettim. Ben ankarada oturuyorum. Sizin blogu görünce istanbula yemeye gitmeyi düşünmedim değil. Çok güzel fotoğraflar ve anlatımınız var. İngilizcesi olmasıda süper olmuş. Elinize emeğinize sağlık.
ReplyDeleteMert selam. Bu güzel yoruma ancak cevap yazıyorum. Bir süre yoğun iş temposundan çok ihmal ettim blogu. ama tekrar yazmaya başladım son sürat :). Umarım tekrar geri kazandırabilirim seni bloga. Ankara'ya bir kere gittim ve muhteşem yemekler yedim. ne yazık ki düğün için olduğu için fotoğraf çekip blogda yazamadım ama en kısa zamanda tekrar gidip güzel yemeklerin keyfini çıkartacağım.
DeleteBu blogda okuduktan sonra Ankara'dan arkadaşımı götürdüm buraya ve çok memnun kaldık. İstanbul'daki en iyi Fransız diyebilirim ;)
ReplyDeleteKesinlikle katılıyorum! İstanbul'da iyi Fransız eksiği yaşıyoruz. Yakın zamanda George Le Fumoir'a gittim ve manzaraya bayılsam da Fransız yemeği açısından biraz hayal kırıklığına uğradım. Daha önce de Four Seasons'un oradaki La Maison'a gitmiştim ve yemekler fena olmasa da bistro anlamında La Brise bir numara. Blogda okuduktan sonra gidip beğenmene çok sevindim :)). Başka önerilerin varsa da duymak isterim kesin.
Delete